Sonbahar Yaprakları Hep Aynı Yere mi Düşer?
Bundan tam otuzbeş yıl önce ben henüz eve dolan sonbahar güneşinde uçuşan toz zerrelerini seyretmekten zevk alan küçük bir çocuktum. Ve Ekim güneşi, demir parmaklıklara aynı bugün düştüğü renkte düşer, mavi sonbahar gökleri Ekim ayının pervâsızlığına aynı böyle soğuk soğuk şâhitlik yapardı. Ve burnuma bugünkülerle aynı renkte kokular gelirdi. Pencerelere, pervazlara ve yerleri süsleyen sarı yapraklara aynı muhabbetle bakardım.
Ben otuzbeş yıl öncenin Ekim’inde de, üzerine o renk güneş düşen, soğuk gri demirden balkon korkuluklarının manzarasını çok sevmiştim.
Şıkır şıkır oynardı yaprakları kavakların. Kelleşmeye yüz tutan başlarını kaygısızca sallardı kavaklar. Bilirlerdi bugün alınan emânetin, yarın süslenip iâde edileceğini. Sallanır, sevinçle oynaşırlardı. Ben de kavaklar kadar kaygısız, onlar kadar mesuttum.
Çekiç sesleri gelirdi hiç bilemediğim bir yerlerden. Sonra balta sesleri gelirdi, kalın sesli bir adamın bağırışları işitilirdi. Okulların zilleri işitilirdi uzaklardan, soğuk, duygusuz, sînelerde bir şeyleri acıtarak. Sînemde bir sızı ile okula giderdim.
Tozları havada uçuşmayan odalar da vardı. Çıplak duvarları bile sevdiğim olurdu. Önce duvarlara, sonra küçük yatağıma yayılan sarı sonbahar güneşine yol veren perdeyi ve penceremi severdim. Pencereden dışarıya, gökle yerin birleştiği eğik büyük çizgileri görmek ister gibi delercesine ve lekesiz bakardım. Otuzbeş yıl önce bakışlarım çok daha lekesizdi.
Otuzbeş yıl önce rüzgâr, aynı bugünkü gibi vurudu yüzüme. Serin, keskin, diri, güçlü, kışkırtıcı... Bilirdim bana gelmeden önce benim gibi nice sazları, otları, çimenleri okşamış olurdu. Kıskanmazdım. Kendimi ona bırakırdım, sinüzitimi azdırmak, hasta olmak pahasına.
Bundan tam otuzbeş yıl önce Ekim nasılsa, bugün de aynı. Sarı, diri, serin. Ve ben bu Ankara denilen şehirde nasıl geçtiğini anlamadan bir sonbahar daha bitiriyorum.
Bana öyle geliyor ki, bu sonbahar da o ağaçlardan kopan sarı yapraklar aynı yere düştüler, ve aynı rüzgârlar, o yaprakları aynı yerlere sürüklediler.
Sanki değişim yine bir başka sonbahara kaldı.
Yaprakların başka yerlere düşeceği başka bir sonbahara…
Salih Cenap Baydar
Twitter: @salihcenap
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.