Furkan Cansever

Furkan Cansever

İsyan

İsyan

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra fiili olarak işgal edilmesiyle beraber Başkent İstanbul görevini yerine getirememiş, işgalci kuvvetlerin etkisi ve baskısı altında kalmış, vatanı müdafaa edememiştir. Mustafa Kemal bu durumu görmüş kurtuluşu Anadolu’da görmüştür. Bu sebeple Samsun’dan başlayan kurtuluş mücadelesini Anadolu’nun tamamına ulaştırmayı başarmış ve işgalci kuvvetlere karşı kesin başarılar elde etmiştir.

İstanbul’un fiilen işgali neticesinde ülkenin kurtuluşunun İstanbul’dan olmayacağı kesinleştikten sonra Anadolu’nun merkezi Ankara’da bir meclis kurulmuş ve Kurtuluş mücadelesinin merkezi daha sonra Başkent olacak Ankara’da yürütülmüştür. Dönemin şartları gereğince Meclis’in otoritesini sağlamak için 29 Nisan 1920 tarihinde Hıyânet-i Vataniyye kanunu mecliste kabul edildi. Bu kanunun hızlı ve etkili sonuçlandırılması içinde Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan İstiklal Mahkemeleri kuruldu.

Bu Mahkemeler’de o dönem vatana ihanet içerisinde olan, başta Sadrazam Damat Ferit, Sevr Antlaşmasını imzalayan Rıza Tevfîk, daha sonraları meclise baş kaldıracak olan Çerkez Ethem ve İngiliz ajanı Hintli Mustafa Sagır gibi isimler yargılandı. Büyük Millet Meclisi’nin otoritesini tanımayan ve Kurtuluş mücadelesine köstek olan herkes bu mahkemelerde cezasını aldı.

İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan bir diğer isim de Şeyh Sait olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, ülkeden işgalci kuvvetler atılmış, çağdaş medeniyetler seviyesine doğru emin adımlarla ilerlerken, Kerkük ve Musul meselesi gündemdeyken, Doğu Anadolu’da “din elden gidiyor” diyerek başlatılan bu isyan kısa zamanda bölgenin geneline yayılmıştır. Asıl amacı Anadolu’nun Doğusunda bir Kürt devleti kurmak olan bu isyan, geniş çevrelere etki etmesi için özellikle Hilafet’in kaldırılmasıyla dini boyutta gerçekleştirilmiştir. Bu isyan, Mustafa Kemal’in Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alan Kerkük ve Musul’u geri almak için uğraş verdiği bir dönemde meydana gelmiştir. İsyanın arkasında İngilizlerin olduğu açık ve nettir.

Yıllar önce şehitlerimizin kanıyla fethedilmiş olan Kerkük ve Musul’un alınmasını önlemek vatana ihanettir. Yedi cihana baş kaldırarak kurulmuş, şehitlerin kanıyla bağımsızlığını kazanmış olan devlete isyan etmek vatana ihanettir. Şeyh Sait hadisesi bir isyandır ve bu isyana katılanlar devrin bölücü teröristleridir. İstiklal Mahkemeleri Şeyh Sait ve yanında bulunanlara hak ettiği cezayı vermiştir.

Günümüzde hala başta HDP olmak üzere, bazı partiler ve parti üyeleri Şeyh Sait isyanını anmakta, onları kahraman gibi lanse etmektedir. Bu parti ve kişilerin Türkiye Cumhuriyeti’ne zarardan başka bir şey vermeyecekleri açık ve nettir. Şeyh Sait ve arkadaşlarının kahramanlıkları Türk askerine kurşun sıkmak mıdır? Ziraat Bankasını soymaları mıdır? Kendilerine destek vermeyen halkın mallarını yağmalamak mıdır?

Yazımı sonlandırırken Şeyh Sait ve arkadaşlarını idama mahkum eden İstiklal Mahkemesi üyelerini rahmet ve minnetle anıyorum. Yıllardan beri ülkemizin en büyük sorunlarından bir tanesi olan terör ve terörist seviciliğinin artık bir çözüme kavuşmasını temenni ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR