Furkan Göktürk Yılmaz

Furkan Göktürk Yılmaz

Normalleşeceksek önce Ermeni tarafı özür dilemeli

Normalleşeceksek önce Ermeni tarafı özür dilemeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde BM 79. Genel Kurulu vesilesiyle New York'ta Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüştü. Buluşmada iki ülke arasındaki normalleşme süreci masaya yatırıldı.

Erdoğan, Türkiye ve Ermenistan arasında ön koşulsuz bir normalleşme sürecinde önemli mesafe kaydedildiğini belirtti.

Yazının başında şu görüşü bilhassa ve betahsis belirtmek gerek; Türk ve Ermeni halkları kaybedilen 100 yılı aşkın zamanın ardından kardeşçe yaşamayı çoktan hak etmiştir.

Ancak Taşnaksutyun Partiyası ve diasporanın desteklediği oluşumlar ile ön koşulsuz bir normalleşme sürecine girmek doğru değildir.

Mesela…

Çözüm ve açılım gibi isimlerle terörün meşru çizgiye oturtulmak istendiği yıllarda, yapılan tüm uyarılara rağmen kampanyalara destek veren siyasi kanadın vicdanı rahat mıdır?

Evladı, eşi ya da babası ıssız bir dağda patlayarak, vücudu paramparça edilerek hayattan koparılmış şehitlerimizin yakınları, bu siyasilere haklarını helal etmişler midir?

Etmemişlerdir değil mi?

Türklerin vahşi ve aşağılık bir millet olduğu propagandasını dünyanın dört bir yanında ısrarla dillendiren Taşnakçılar ile yapılacak ön koşulsuz bir barış sürecini, ASALA terör örgütünün katlettiği diplomatlarımızın ailelerine nasıl anlatacağız?

Birinci Cihan Harbi devam ederken Andranik ve Pastırmacıyan gibi komitacıların zulmüne uğrayan masum köylülerimizin yakınlarına ne diyeceğiz?

*****

Bırakalım ön koşulsuz halini, koşullu bir normalleşmeden söz edilecekse dahi önce Ermenistan Devleti’nin Türk düşmanlığını resmi ideoloji olarak kabul etmeyi bırakması gerekmektedir.

Halk, Ermenistan’da verilen sistematik eğitimden dolayı Talat Paşa’yı, Enver Paşa’yı, Kafkas İslam Ordusu’na komuta edip 1918’de Bakü’yü işgalden kurtaran Nuri Paşa’yı ezbere bilir. Maalesef hepsini de lanetle yadederler. Nüfusun büyük bölümü Doğu Anadolu bölgemizden hala Batı Ermenistan olarak bahseder.

Oysa Türkiye’de sokaktan çevirdiğiniz vatandaşlardan kaç tanesi Andranik ve Pastırmacıyan gibi çete başlarını ve bunların zulmüne uğrayan köyleri bilir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kaç tanesi Paşinyan’dan bir önceki Ermenistan başbakanını tanır? İnsanımız, Erivan dışındaki hangi Ermeni nüfus alanından haberdardır?

Ellerini ceketinin önünde kavuşturup; ekonomik bunalım dayanılmaz oldu, sınır kapısını açabilir miyiz diye yalvarırcasına isteklerde bulunan Ermeni yönetimi, Batı ziyaretlerinde Türklerin çekilmez bir devleti olduğu halüsinasyonunu haykırmayı sürdürüyor.

Bu şartlar altında Ermeni halkı ile değil ancak Ermeni yönetimi ile ön koşulsuz bir normalleşme sürecine gerçekten girmeli miyiz?

*****

Ermenistan ile kalıcı ve gerçekçi bir ilişki kurulabilmesi için birtakım temel beklentilerimiz var. Bu beklentiler yalnızca Türklerin hassasiyetini değil, bölgesel barış ve istikrarın sürdürülebilirliğini hedeflemektedir.

Öncelikle Ermenistan Anayasası’nda yer alan, Bağımsızlık Bildirgesi’ne yapılan ve soykırım iddialarını devlet politikası olarak kabul eden atıf, normalleşme için ciddi bir engeldir. İki ülke arasında güven inşa edilecekse Ermenistan’ın bu iddiaları resmi politikanın bir parçası olmaktan çıkarması gerekir.

Diğer önemli konu ASALA terör örgütünün yaptığı katliamlardır. 1970’li ve 80’li yıllarda diplomatlarımıza karşı düzenlenen suikastlarda yer alan ASALA teröristlerinden hayatta olanlar, derhal Türkiye’ye iade edilmelidir.

Ermenistan’daki egemen elitler, Türkiye Cumhuriyeti topraklarını Batı Ermenistan veya Güney Ermenistan gibi isimlerle anma alışkanlığını bırakmalıdır. Bu tür ifadeler tarafımızca Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak değerlendirilmekte ve husumet sebebi sayılmaktadır.

Ve bizce en önemlisi, on yıllardır sürdürülen kara propaganda için hem Türkiye Cumhuriyeti'nden hem de Türk halkından resmi makamlarca özür dilenmelidir.

*****

Bazı milletlerin tarih boyunca yaşadıkları acıları ve felaketleri abartarak bir tür ‘edebiyat’ üretmekten kaçındıkları bilinir. Ermeni yöneticilerin Taşnak propagandası çerçevesinde yürüttükleri soykırım iddialarına karşı Türklerin sergilediği suskunluk maalesef bazı çevrelerce bir kabulleniş ya da suçluluğun itirafı olarak yorumlanmaktadır.

Türkler Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Rus ve Yunan zulmünde, Ermeni vahşetinde yaşadıkları dehşeti asla unutmuş değildir. Ancak bu felaketleri hayatlarının her alanına yayılmış bir ideoloji haline getirmemişlerdir. Milletimizin yaşadığı acılar siyasi bir araç olarak kullanılmamıştır.

Günümüzde Ermeni diasporasının aynı onurlu tutumu takındığını söylemek ne kadar mümkünse, iki devletin ön koşulsuz şekilde normalleşmesi de o kadar mümkündür. Aksi yönde hareket eden siyasiler, adına çözüm denilen süreçtekine benzer (kuvvetle muhtemel daha ağır) bir şekilde tarihe geçeceklerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR