NEHİRLER BOYUNCA KADINLAR GÖRDÜM
Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü, her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. Böyle bir günün ihdas edilmesinin temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesi, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanması yatmaktadır. Türkiye'de ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı. Kadınlara değer veren, onları toplumda olması gereken yere taşımaya çalışan her çabanın başımızın üstünde yeri var. Ancak Türk – İslam medeniyetinde de kadına ne kadar değer verildiğini bütün dünyaya duyurmamız gerekiyor.
Eski Türk toplumlarında aile en önemli sosyal birlik olduğundan, ailenin temelini teşkil eden kadın, Türk destanlarında ve Türk felsefesinde öyle yüce bir mertebeye kurulmuştur ki kadını öylesine yüce bir varlık hâline getiren töreye ve kültüre hayran olmamanın imkânı yoktur. Kadın, erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklarının anası olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi Türk milletinin tek bereket kaynağıdır. Kendisine verilen bir takım haklardan dolayı hanların, hakanların, cengâverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir şeref abidesidir.
Rivayet odur ki bir gün Cengiz Han, çevre hanları toplantıya çağırır. Bütün hanlar, halka oluşturacak düzendeki minderlere otururlar. Hakan’ın gelmesini beklerler. Cengiz Han yanında eşi Börte ile gelir ve onu sağ tarafına oturtur. Gelenek gereği soldan başlayarak hanlar kendilerini tanıtırlar. Son konuk da kendini tanıtınca sıra Börte Kadın’a gelir.
Burada sözü Cengiz Han alır ve “Ben hepinizin hanı Cengiz Han’ım. Bu da benim Han’ım Börte’dir.” der. İşte, saygıyla kullandığımız “hanım” sözcüğünün günümüze kadar ulaşan, tarihteki yolculuğu rivayete göre böyledir.
İslam dini ile, cahiliye döneminde diri diri toprağa gömülen kadınlar, baş tacı edilmiştir. Peygamberimiz, çok önemli konuları eşi ve kızıyla istişare etmiş, böylece o güne kadar sözünün hiçbir değeri olmayan kadınlara verilmesi gereken değeri bizzat hâl diliyle göstermiştir. Ümmetine ve insanlığa son seslenişi olan Veda Hutbesi’nde “Kadınlarla iyi geçinin. Kadınlar size Allah'ın bir emanetidir.” diyerek kadının manevi değerine işaret etmiştir.
Bizleri dokuz ay karnında, iki yıl göğsünde, bir ömür kalbinde taşıyan, gerektiğinde tarlada bizimle alınteri döken, evimizde tüten ocağı yakan, erkeğinin yanında vatanı için, namusu için, evladı için cepheye mermi taşıyan ülkemin kadınları, makûs talihinizin güldüğü, kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin son bulduğu, kadınların cinsel bir meta olarak görülmediği bir yıl diliyorum. Cemal Süreya’nın Üvercinka isimli şiir kitabında yer verdiği o insanın yüreğini derinden etkileyen şiiri ile yazımı noktalamak istiyorum.
Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm
Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rastladım en azdan
Umustsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda
Porsuk nehrinin geçtiği
Kızılırmak parça parça olasın
Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı
Taş toprak arasında türküler arasında
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını
Dicle kıyılarına tiren varınca
Büyük bir gökyüzü git allahım git
Genel olarak önce kaşları görünür
Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
Gül kurusu
Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Susmakla ağlamak arasında
Yenilmek
Kadınlar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.