Muta Nikahı ve Kürtaj
Filmleri topluca seyredip konuşmanın çok faydası var. Sizin yakalayamadığınızı başka biri yakalıyor. Yahut “noktaları birleştirme” konusunda farklı dimağların özgün alternatifler geliştirdiğini görüyorsunuz.
“Mim Misli Mader” filmini her hafta bir film seyredip konuştuğumuz “Film Okumaları” programında toplu olarak seyrettik. Filmi beraber seyrettiğimiz katılımcılardan birisi, çok önemli bir noktaya dikkatimizi çekti: İstenmeyen bebeğin aldırılması için gidilen merdiven altı doktor muayenehanesinde geçen sahnede -ki filmin en sinir bozucu sahnelerindendi- bayan doktorun sarfettiği sözler aslında İran’da gizlice kanayan bir yaraya işaret ediyordu. Muta nikâhı denilen ve para karşılığı, kısa süreli, geçici evlilikleri meşrulaştıran uygulama aslında ülkede birçok istenmeyen gebeliğe yol açmakta. Muta nikâhı serbest ve meşru, kürtaj yasak ve gayr-ı meşru olunca böylesi dramların sıkça yaşanabileceği konusu akla gayet yakın görünüyor. Filmde geçen “kan parası” ifadesi de yine bu açıdan çok dikkat çekici. Filmde izah edilmese de kürtaj masasında “öldürülen” bebekler için -muhtemelen fakirlere verilmek üzere- bir para ayırarak insanların vicdanlarını rahatlatmaya çalıştıkları anlaşılıyor.
“American Beauty” filminden bir replik aklımda kalmış: “Never underestimate the power of denial.” Yani “İnkârın gücünü asla küçümseme” İnsanlar bazı gerçekleri inkâr yoluyla göğüslemeyi tercih ediyorlar. Bazen de o güçlüğü göğüsleyebilmenin başka bir yolunu bulamıyorlar. İşte bu zamanlarda “kan parası” gibi kavramları tutunacak bir dal gibi görüyorlar. Etraflarında, cinayetlerinin yükünü kendileriyle paylaşacak omuzlar arıyorlar. Sepide’nin aynı sahnede kürtajı yapacak doktordan işittiği, “çocuk açı çekmez”, “ağrın olmayacak”, “hemen bitecek” gibi yalanlar işte böylesi “hakikati inkâr” çabalarına destek sözleri...
Filmde, dilimize girip yerleşmiş birçok kelime işitiyoruz. Bunlardan not alabildiklerim şunlar: Can, ben, kim, Hüda, nefes, hayli, hoş, herkes, nergis... Bunları işittiğimde Peyami Safa’nın şu sözü hatırıma geldi:
“Arapça’sız “sabah”, Farsçasız “akşam” diyemezsiniz.”
Aslında “Mim Misli Mader” filmi bize, oldukça “doğulu”, alternatif bir hayat felsefesi öneriyor: Kaderle ve -tabiri caizse- dolaylı olarak tanrıyla kavga etmek yerine, başımıza gelenleri kabullenmeli, bir imtihan olarak görmeli, başımıza gelenlerin iyi taraflarını fark etmeliyiz. Hayat bizim çok da müdahale edip değiştirebileceğimiz bir şey değildir. Eğer acı çekmemiz gerekiyorsa bu acıya razı olmak, acıyı dindirmenin ya da azaltmanın bir yolu olabilir.
Filmin yukarıda belirttiğim ana mesajının bir uzantısı olarak şu mesajın da altı çiziliyor: batının empoze ettiği gibi “ferdin” merkezinde olduğu bir hayat algısı yanlıştır. Egosantrik, kişinin egosunu merkeze yerleştiren bir hayat algısı acınacak, hatta nefret edilecek bir şeydir.
Bu oldukça tanıdık bildik mesajları, şahsen, mütekâmil, hayatın esrarını izhar eden mesajlar olarak göremedim. Elbette hakikate tekabül eden çok yanı var bu mesajların ama acaba bu yaklaşım, hayatı “dizginleyerek” müthiş bir mesafe kaydeden ve üzerimizde müthiş bir tahakküm kuran batı karşısında acziyetimizin aklîleştirilmesi, rasyonel bir formülasyonu mu diye düşünmeden edemiyorum. Belki de şehadet âlemini hakkınca kavrama ve hayatın akışına “müslümanca” müdahale etmenin yollarını aramak daha makbul bir hayat düsturu olabilirdi.
Mim Misli Mader filmi hakkındaki notlarımı bitirirken yukarıda bahsettiğim “film okumaları” programı hakkında bilgi vermek istiyorum.
Film okumaları programı, GMK Bulvarı 27 numarada, Türk Dil ve Edebiyat Derneği Ankara Şubesi'nde devam ediyor. Her Cumartesi saat 13:30'da, seçtiğimiz kaliteli bir filmi beraberce seyredip konuşuyoruz. Hangi filmin seyredileceği konusunda bilgi edinmek isterseniz Facebook'da https://www.facebook.com/groups/tybsinemakulubu adresine bakabilirsiniz.
Salih Cenap Baydar
Twitter: @salihcenap
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.