KUMAŞLA TOKAT
Senin gibi edep sofrasında hayayı terbiye eden alimlerle oturma şansım olmadı,
imanın hakiki tadına senin gibi doğarken varanlardan da olamadım.
Kelimelerin verdiği acziyeti, hissettirdiği fakriyeti hatırlatanlardan da uzaktım.
Sen minberde haya ve ahlak dersi verirken, ben en arka safa usulca sokulup
Ya rab! Benim gibi bir günahkara ne işin var evimde deme, ne olur diye mırıldananlardanım…
Sen Halil İbrahim sofrasında Mevlana’nın gel nidasını en yakınına söylerken,
Ben Nedimin, Fuzulinin şarap sofrasında mısra edebiyatı yapıyordum.
Sendeki şans… var olma sebebimizi sen erken fark edensin, ben se geç…
Lakin bir kardeşin hata yaptıysa eğer, onun hatasını yüreğinle, kardeşinin yüreğine taşı…
Kine bürünmüş kelimelerle kalp kırma, gönül yıkma!
Belki kardeşin farkında değildir! Belki ona göre normal, sana göre haramdır…
Lakin şunu da unutma, bu davanın sana yüklediği misyondur seni kıymetli kılan,
Bu dava sana kibir, sana hırs, sana gönül kırmaysa, yazık!
Öyle olduğuna inanmamış olsaydım, hakaretten, itibarsızlaştırmadan başlayan davalar kapında beklerdi.
Büyüğümüzdür deyip susmaz, sana orda hesap sorardım, sen kim oluyorsun deyip içimdeki terbiyesiz insanla seni karşı karşıya bırakırdım.
Emin ol, ne senden korkacak kadar yüreksizim, ne de söylediklerine susacak kadar güçsüz…
Sustum, doğru, Nedenini sor önce,
Dedim ki, malum ki bir patavatsızlık etmişim, farkında olmadan gönül kırmışım, terbiyenin dışına çıkıp cürüm etmişim…
Lakin unutma! başında söylediğim gibi, ben senin gibi edep sofrasında heybesine sevap koyanlardan olamadım…
Senin gibi kuranı yaşayan, öğretenlerden ders alamadım…
Geç kalınmış bir hikayenin, yeniden doğan çocuğuyum, ne şarlatan, ne şaklabanım…
Sana yine abi diyorum, adını anmadan, seninle karşı karşıya gelip, selam vermedi dedirtmeden,
Sen bana kızmışsın, peki ben sana nerede kırıldım?
Doğru ya sen kızarsın, ben ise böyle bir haktan yoksunum…
Karşına dikilip resmini çekmeye çalışırken parmağını sivriltip şuradan çek demen, imama sen bu duadan başla demektir.
Ben senin yaptığın işin ne kadar ulvi olduğunu bilirim,
Sen de benim yaptığım işin bir emek olduğunu bil…
Bana işimi öğretmeyin demek gücüne gitmiş malum…
Eee bırak ta biraz nefsin için o anın imtihan olsun,
Bırak ta ben o an hata edip, senin erdeminle uyarılayım…
Bak kardeş, gönül kırıyorsun diyecek kadar senin olgunluğunu hissedeyim…
Emin ol, senin yaptığın hata ile benim yaptığım edepsizlik aynı yemektir…
Sen o yemekten bir kaşık aldın, bense dibini getirmişim…
Haddini bil dedin ya! Sana ben hadsiz olduğumu zaten başında söyledim…
Lakin unutma, gecenin ikisinde arayıp bir resim isteyene bu senin dediğini demedim…
Gönül kırmak zor iştir, gönül kıranın sofrasında bereket yabancıdır…Doğru da yalancısıdır.
Ama unutma ki kırmak istersen kırılacak gönül çok, onarmak içinse vakit yok!
Ne sana güceneceğim, ne de hakkında ağır bir kelime edeceğim…
Büyüğümdür, terbiyesizliğime cevap verdi deyip susacağım…
Ya da sarhoştum hatırlamıyorum diyeceğim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.