Salih Cenap Baydar

Salih Cenap Baydar

Kesin İnançlılar Üzerine Düşünceler

Kesin İnançlılar Üzerine Düşünceler

 

 

Ülkemizde 175 üniversite var. Bunların neredeyse tamamına yakınında beşeri bilimlerle ilgili bölümler var fakat gelin görün ki yaşadığımız hadiseleri bilimsel olarak anlamaya/anlamlandırmaya çalışan pek az çalışma dışarıya “sızıyor” bu devasa yapıdan.

 

Akademimiz için “ilim” para kazanmak için öğrenilen ve öğretilen bir tür “kuş dili” sanki!

 

Dünya tarihine geçecek, asırlarca anlatılacak bir hadise yaşadık. Cemaat sosyolojisi, cemaat psikolojisi, kült hareketlerin dinamikleri, mesiyanik/apokaliptik örgütlerin yapılanması, uluslararası istihbarat amacıyla kullanılan dini yapılar, kitle hareketlerinin radikalleşmesi gibi onlarca heyecan verici konuda binlerce makale yazılmayı bekliyor!

 

Naçizane bir öneri: Kitle hareketleri konusunda yazdıkları 65 senedir okunan ve anlatılan Eric Hoffer'in sözleri yukarıda bahsi geçen konularda yapılacak birçok çalışma için güzel başlangıç noktaları temin edebilir.

 

Mesela şu sözler ilham verici değil mi:

 

Bir kitle hareketinin çağrısıyla mesleki bir kuruluşun çağrısı arasında önemli bir fark vardır. Mesleki bir kuruluş, kişisel ilerlemeler için imkânlar vaat eder ve onun çağrısı temelde kişisel çıkar yönündedir. Bir kitle hareketi ise, özellikle aktif ve uyandırıcı dönemindeyken, çağrısını kişiliğini yükseltmek peşinde olanlara değil, beğenmediği benliğinden kurtulmak çabasında olanlara yöneltir.

 

Bir kitle hareketinin taraftarlar çekmesi ve bunların taraftarlığını devam ettirmesi, kişisel yükselme arzusunu tatmin edebileceğinden dolayı değil, kişilerin kendinden kurtulma arzusunu tatmin edebileceğinden ötürüdür. Hayatlarını tamiri imkânsız şekilde kötü bulan kişiler, kişisel yükselmede değerli bir amaç bulamazlar. Şahıslarına ait mesleki bir imkân, onlarda büyük bir çaba doğurmaz. Onlar için kişisel ilerleme kötü, kirli ve çirkindir. Kendi çıkarları uğruna yapacakları her iş, onlara göre, verimsiz olmaya mahkûmdur. Kökü kendi içlerinde olan hiçbir şey iyi ve yüce olamaz. Onların en içten gelen arzuları yeni bir hayattır -yeniden dünyaya gelmek gibi veya buna imkân olmadığına göre- kutsal bir amacın kimliğini kişiliklerine katmak yoluyla yeni bir güven, umut, değer ve övünme duygusuna sahip olmaktır. Aktif bir kitle hareketi onlara her ikisini de vaat eder. Eğer bu kişiler kitle hareketine aktif olarak katılırlarsa, hareketin kolektif bünyesi içinde yeni bir hayata kavuşmuş olurlar; sempatizan durumunda kalsalar bile yine de hareketin mücadeleleri, başarılan ve ideallerinin birer taraftan olarak kendilerine güven, amaç ve övünme duygusu oluştururlar.

 

Acaba bizde 45 senelik bir süreçte ortaya çıkıp olgunlaşan “cemaatin” mensuplarında burada tarif edilen “örüntüyü” yakalamak mümkün müdür?

 

Cemil Meriç'in Bu Ülke'de “Tanzimattan beri her hisarı deviren teceddüt dalgasının ilk defa olarak önlerinde gerilediğini” söylediği bu “emekleyen ve kekeleyen” yığının “yeni bir hayata susamışlığı” kuşku götürmez. Ya “hayatlarını tamiri imkânsız şekilde kötü bulma” meselesi? Çoğu yoksul ve ezik Anadolu kasabalıları ve köylüleri olan cemaat mensupları böyle hissederler mi? Yahut böyle hissetmelerini sağlayacak bir telkin sürecinden geçirilmiş olabilirler mi? Asırlardır tekrarlana tekrarlana insanımızın ruhuna işlenen “ne kadar hayır yaparsan yap, ne kadar ibadet edersen et, ne kadar iyi olursan ol, yaptıkların Allah indinde sana verilen sadece görme nimetin bile karşılığı olamaz” türünden telkinlerin bu amaçla kullanılmış olabilir mi?

 

Merak edilecek, araştırılacak ne çok mevzu var!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR