Hamdi Alıtkan

Hamdi Alıtkan

Geçmişe Saygısızlık

Geçmişe Saygısızlık

İnsanlık, teknolojinin gelişmesiyle birlikte medeniyet sınırlarını çok genişletti. Böyle olunca medeniyet bir noktada sabit kalmadı. Birçok büyük medeniyet ( Mısır, Yunan, Roma  vs.)  merkez noktasının oraya buraya çekilmesi sonucunda doğdu. İslam Medeniyetimizde bizi insanlığı doğduğu ilk merkezine götürdü.  
Rönesanstan sonra, insan dehası daha çok tekniğin gelişimi yönünde seferber olduğundan bu coğrafya etkisi giderek nerdeyse gizemli veya doğa ötesi bir güce ulaştı. Teknikte gelinen nokta ve coğrafi keşifler geçmişte kurulan medeniyetleri küçümsememize sebep oldu. Geçmiş medeniyetlerimizden bizi kopardı. İslam karşısında yeni bir şey yapma gereksinimi duyan Avrupa, eski çağlardan esinlenerek gelen rönesansın peşindeydi. Bu yenilik değildi, hatta geçmişe duyulan özentiydi. Eski medeniyetlere saygıyı sıfıra indirdi. Zamanla teknikte gelinen son nokta, eski medeniyetlerin değerini sıfıra indirecek bir gücü kendinde bulamadığı ortaya çıktı. Hatta, bu medeniyet arayışı son gelişmeler ile birlikte uzaya kadar sıçradı. Dünya üzerindeki keşif ve yenilikler bizi ne kadar iyi bir noktaya getirdiği herkesi malumudur. Uzayda yapılacak olan yeniliklerde farklı bir sonuç doğurmayacaktır. Sadece maddiyatı artıracaktır.
Dünya üzerinde yapılan keşifler ile insanlık her şeyi çok güzel olacağını zannetti. Artık gelecek çok iyi olacaktı. Ufkumuz açıldı yeni kıtalarla, yeni denizlerle, yeni ormanlarla…  Bugüne geldiğimizde ise hiçbir şey o gün düşünüldüğü gibi olmadığı ortaya çıktı. Gelişen dünyada nüfus giderek arttı, insanlara doyumsuzlaştı, zengin olma hırsı ve sömürgecilik sınırlarını aştı. İlk baştaki her şeyi tozpembe görme durumu kaybolmuştu. Zaman bize her şeyin sınırlı olması gerektiğini ortaya koydu. Uzay bize maddi yönden sonsuz imkanlar getirse de, bunun insan tarafından verimlendirilmesi daima sınırlı olacak, insanın ondan faydalanması, istek ve tüketimini aşamayacaktır. Bu keşifler insanlığı istila edecektir. Bu ateşte zamanla küllenecektir. Bu durumun sebebi bellidir. İnsan olarak hep bir bahaneye ve aldanışa ihtiyaç duyuyoruz.  İnancını olmayan ya da zayıf bir inanca sahip kişilerin durumudur bu. Bu keşifler maddiyatı artırmaktan başka bir şey değildir. İnsanoğlu için bunlardan sonra gelene ferahlama geçici ve sınırlı olmaya mahkumdur. Çünkü değişen insan değil sadece çevredir ve bu değişen çevre ruhumuza işlemiştir. Ama bu işlenmişlik özümüzü değiştiremez. Arayışta olan medeniyet, ruhumuzla, aklımızla, kalbimizle ilgili bir evrensel gerçekleşiştir, bir tarihi oluş ve değişimdir. Çevrenin böylesine değişmesi ve yeni bir imkan getirmesi ona hazır bir ruhla mana bulacaktır ve yeni dünyanın inşası işe yarayacaktır işe yarar. 
Günümüze baktığımız bütün sorunların batının izlediği politikayla doğru orantılı olduğu ortadadır. İçinde bulunduğumuz durum bir var olma mücadelesidir. Teknolojinin getirdiği yenilikler, gelişmeler, bir aşağı bir yukarı duruma ayak uyduramamaktan kaynaklı sarsılışımızdır. Batı hastadır, yaşlıdır, ölüm döşeğindedir. Rönesans artık kendini bitirmiştir. Batı bitme noktasındadır. Yüzyıllardır sömürdüğü Asya ve Afrika, bu ölüm döşeğindeki hastaya, bir bardak su bile vermeyecektir. Herkesin gözü açılmıştır ve hakikati görmüştür. Bizi ruhsuzlaştıran, ruhumuz çalan, doyumsuzlaştıran, hakikatten uzaklaştıran batıdan kopma vakti gelmiştir. Vakit hakikate giden yolu tercih etme vaktidir. Eskiye saygısızlık değil, eskiye tutunma vaktidir.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR