Eğitimde başarı mümkün mü?
Bu gidişle ve bu kafayla eğitimde istenen başarıya ulaşmak pek mümkün görünmüyor.
Çünkü hala tüm kamu çalışanlarının üçte birini oluşturan ve sayıları bir milyona ulaşan eğitimcilere ve eğitim çalışanlarına kimse hak ettiği değeri verme niyeti ve iradesi ortaya koymuş değil.
Hala kısa ve en kolay yoldan eğitimde yaşanan olumsuzlukların ve başarısızlığın faturasını eğitimcilere çıkarma kolaycılığından vazgeçilmiş değil.
Hala eğitimcilere vaat edilen meslek kanunu ve 3600 ek gösterge gibi moral değerler için gerekli olan konular hayata geçirilmiş değil.
Eğitimde yaşanan memnuniyetsizlikleri aşmak, eğitimin makus talihini değiştirmek, eğitimin tüm paydaşlarını ( eğitimciler, eğitim çalışanları, öğrenci, velî ve toplumun tamamı) memnun etmek ve eğitimden beklenen hedeflerin en verimli bir şekilde karşılanması için, atılması gereken en önemli adım, eğitim çalışanları ile ilgili adımlar olmalıdır.
Bu, sayısı bir milyona ulaşan ve dünyanın en değerli işini yapan kitlenin eğitime ve ülkeye kazandıracağı enerji ve katma değer için çok önemli ve öncelikli bir husustur.
2023 Eğitim Vizyon Belgesi dahil, Şûra Kararları gibi bu ülkede kağıt üzerinde eğitim adına çok kararlar alındı.
Projeler geliştirildi.
Ama maalesef bunların hiçbiri uygulamada istenen hedeflere ulaşamadı.
Atılan adımlar çoğu zaman kadük kaldı.
Başarıya ulaşamadı.
Bu durumun bir çok sebebi var elbette.
Bu sebeplerden bir kısmını şöyle sıralayabiliriz.
1. Alınan kararları uygulayacak her kademede ehliyet ve liyakat sahibi kişilerin işbaşına getirilmemesi. Yapılan atamalarda, görevlendirmelerde hala ahbap-çavuş ilişkisi ile hareket ediliyor olması. Sadece MEB’'de, isteyen herkes, bu suiistimallerin, yanlış atama ve görevlendirmelerin onlarca örneğini görebilir. Görev aldığı hiç bir kademede bulunduğu yere hiçbir artı değer katmadığı halde, sadece ahbap çavuş ilişkisi ile bir yerlere getirilen insanlara şahit oluyoruz. Bu durum hem haksız atamalara şahit olan eğitim camiasının moral değerlerini altüst ediyor, hemde ilgili birimlerin ehliyetsiz, liyakatsiz, beceriksiz kişiler elinde çok ciddi kaynak, zaman, imkan, fırsat gibi bir çok yönden eğitimimizin ve ülkemizin kaybetmesine neden oluyor.
2. Eğitim çalışanlarının moral ve motivasyonlarının yanlış uygulamalarla, eylem ve söylemlerle, eğitim ve eğitim çalışanları ile ilgili yanlış politikalar ve kriz kararlarla, yok edilmesi. Dünyanın en değerli işini yaptığı halde, bu değerin öğrenci ve veli dahil toplumun büyük bir kesimi tarafından anlaşılamaması, eğitimden beklenen hedeflere ulaşamamanın en önemli sebebidir.
3. Eğitimdeki aksaklıkların ve başarısızlıkların çok yönlü olarak ele alınmadan, işin kolaycılığına kaçarak, kamuoyu önünde eğitimcilerin ve eğitim çalışanlarının suçlanması, doğrudan onları hedef alan açıklamaların yapılması maalesef doğru teşhis ve tedaviyi hep engellemiş, bu da eğitimde amansız bir kısır döngüye yol açmıştır. Sadece 17 yıllık Ak Parti iktidarında bütçeden en büyük payı eğitime ayırdığımız halde geldiğimiz bu noktadaki başarısızlığın nedeni, hep yanlış teşhis ve tabi ki yanlış tedavi yöntemi olmuştur. Bu kısır döngüden kurtulmanın yolu elbette var. Yeterki eğitimcilere önce değer sonra kulak verip, çözüm yollarını birlikte arayalım. Bakın o zaman bir milyon eğitim çalışanının gücü nasıl bir sinerji üretiyor? Hep birlikte göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.