Sosyal medyaya var da TV'ye yok mu?
Ülke genelinde sosyal medya üzerinden gençleri uyuşturucu madde kullanımına teşvik ettikleri için sosyal medya fenomenlerine yönelik operasyonlar düzenleniyor.
Bu günlerde sık sık bu haberlerle karşılaşıyoruz.
Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından birçok ilde eş zamanlı olarak operasyonlar yapılıyor.
Sosyal medya fenomenleri, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımını alenen özendirme veya bu nitelikte yayın yapmakla suçlanıp, gözaltına alınıyorlar.
Emniyet birimleri bu konuda çok hassas.
Şikâyet üzerine mi yapılıyor yoksa kendileri mi tespit ediyor bilmiyoruz.
Özellikle küçük yaştaki çocukların ve gençlerin takip ettiği bu fenomenlerin bu tarz içerikli yayın yapmaları çocukların ve gençlerin uyuşturucu madde kullanımına ve erken yaşta suçla buluşmalarına neden oluyor.
Buraya kadar her şey tamam. Alınan önlemler ve yapılan operasyonlar yetkililerin bu konuda ne kadar hassas olduğunu gösteriyor.
Kitabın bir yüzü burası; sosyal medya.
Peki, iş kitabın diğer yüzü olan TV dizilerine gelince neden yetkililer kör ve sağır oluyor.
Her gün milyonlarca kişinin izlediği televizyonlarda yayınlanan bazı dizilerde uyuşturucu madde kullanımına, suça, şiddete, taciz ve tecavüze, çocuk-kadın istismarına ve şiddetine özendirme ve teşvik olmuyor mu?
Mafyatik dizilerde çocukları ve gençleri suça özendirecek, teşvik edecek onlarca olay işleniyor.
Gayri meşru işlerden kolay para kazanımı, iyi ve kötünün kendi adaletini kendi dağıtıyor olması, suça alenen özendirme ve teşvike girmiyor mu?
Dizilerde iyi olarak lanse edilen karakterler, maddi açıdan zor duruma düştüklerinde ya silah ya da uyuşturucu ticareti yapıyor.
Onlarca dizide kadına şiddet uygulanıyor.
Taciz ve tecavüz alenen işleniyor.
Başrollerini çocukların paylaştığı dizilerde çocuklar duygusal yönden istismar ediliyor.
Saymakla bitmeyen, toplumun temel yapısını hedef alan, gayri ahlaki birçok olay izleyiciye servis ediliyor.
Buna hiçbir yetkili de dur demiyor.
Ne yazık ki dizi ve film anlayışımız mafya ve alengirli kadın-erkek ilişkilerinden öteye gidemiyor.
Ama tüm bunlara rağmen nasıl oluyorsa, televizyonda yayınlanan bu içerikler özendirmiyor da, sosyal medya üzerinden içerik paylaşımı yapan kişilerinki suç kapsamına giriyor.
Bence bunun nedeni irdelenmelidir.
Ortada bir suça teşvik ya da özendirme varsa, kimin, nerede hangi araçla yaptığının bir önemi olmaması, herkese eşit davranılması gerekiyor.
Dizilerde işlenen içerikler özellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük yerleşim yerlerinde potansiyel bir tehlike oluşturuyor.
Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de bir grup genç şuan ulusal bir kanalda yayınlanan “Çukur” dizisindeki karakterlerin vücuduna yaptırdığı dövmeden yaptırıp, 6 çocuğun cep telefonları ile paralarını gasp etmiş ve gözaltına alınmıştı.
Hatta şüphelilerden birinin üstünde aynı dövmenin şeklinin basılı olduğu tişört vardı. Suçu işleyen çocuklar ise 14,15 ve 17 yaşlarındaydı.
Daha önce suça karışmışlar mıydı bilinmez ama, dizilerin etkisinde kaldıkları apaçık ortada.
Diziler suçu ve birçok türevini normalmiş gibi izleyiciye yansıtıyor.
Suçu normalleştiriyor ve sıradanlaştırıyor.
Bunu izleyen suça meyilli kişilerde, kendini karakterle özdeşleştirip suçu kolaylıkla işleyebileceği hissiyatına kapılıyor.
Aile içi şiddet ve cinsel şiddet ögeleri dahi sıradanlaşıyor.
Filmlerde ve dizilerde suçun işleniş biçiminin çok detaylı olarak verilmesi, seyirciye öğretici etki yaptığı gibi suçlunun olaydan sonra kaçıp kurtulması, ceza almaması, toplumda saygınlık kazanması da özendirici etki yapıyor.
Bu yüzden Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bu konularda daha hassas davranmalı.
İşlenen içeriklere daha kapsamlı müdahale etmeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.