Başkent Futbolu Yetim Kaldı
Geçtiğimiz Pazar Gençlerbirliği’nin 39 yıllık efsane başkanı İlhan Cavcav’ı kaybettik. Cavcav’ın futbol camiasında ne kadar önemli bir figür olduğunu görmemiz için pek çok örnek verebiliriz burada…
Mesela, arkasından düzülen övgüler.
Mesela, naaşını Başbakan’ın taşıması.
Mesela, 3. Ligden aldığı kulübü vaktiyle UEFA’da parmak ısırtan bir ekole çevirmesi.
Ama hepsinden daha önemli olan bir yönü vardı Cavcav’ın…
Sözünün eriydi. Mertti mert!
Üç kuruş fazla kazanmak için dolambaçlı yollara sapmazdı.
Kimseye kin gütmez, hiç sır da saklamazdı. Şeffaf ve sıkı bir yönetim anlayışı vardı.
GÖLGE DÜŞMEZ
Hatası olmadı mı? Oldu tabi. Keşke son döneminde daha aklı selim davransaydı. Keşke teknik direktörleri bir kalem silip atmasaydı.
Ama bunların hiçbirisi O’nun başarılarına gölge düşüremez. Ardında bıraktığı miras ortada.
"Futbol Federasyonunun yabancı futbolcu transfer politikası yanlış. Paramızı onlara kaptırıp çarçur etmeyelim. Türk futbolu ancak alt yapıya önem verilerek kurtulur." derdi. Gerçek başarının ve hem sportif hem mali başarıda sürekliliğin nasıl sağlanacağını bilen, vizyon sahibi bir adamdı.
En sevdiğim tarafı ‘eski tüfek’ oluşuydu.
"Büyüklerinizin karşısında bacak bacak üstüne atmayın. Ben böyle davrandım." derdi.
‘GÜÇLÜ BİR BABA’ FİGÜRÜYDÜ
Vefatından dolayı tüm spor camiası üzgündü fakat Başkentliler’in üzüntüsü de kaybı da daha büyük oldu.
Neden mi? Çünkü Cavcav, Başkent’te futbolun babasıydı. Bu şehrin sembol isimlerindendi. Sadece Gençlerbirliği’ni marka haline getirmedi. Ankara’nın önemli yatırımcılarından biriydi. ‘’Ben undan da anlarım futboldan da’’ sözü bir tür mottosuydu O’nun.
Amatör futbola desteği çoktu. Her daim sahip çıktı. Futbola dair Başkent’te ne organizasyon varsa desteğini hiç esirgemez soluğu orada alırdı. Her yerde futbolcu izler, amatör futbolcuların da Gençlerbirliği maçlarına ücretsiz gelebilmesi için bilet dağıtırdı.
‘Güçlü bir baba’ figürüydü Cavcav. Ardından gelen oğlu Murat Cavcav’ın ise bu mirası, bu sorumluluğu nasıl omuzlayacağı, ne kadar ileri taşıyabileceği ya da geri götüreceğini zaman gösterecek. Biraz buruk biraz meraklı gözlerle izleyeceğim…
*****
NEYİ BEKLİYORUZ?
Madem Başkent futbolu dedik. Bir Başkentli olarak bu konudaki şikâyetimi de bildireyim.
Son raporda deprem ya da tam kapasite dolduğu takdirde ‘yüksek risk’ taşıdığı belirtilen 19 Mayıs Stadı daha ne kadar sürüncemede bırakılacak? Başkent’te tam da şehrin merkezinde, her türlü toplu taşıma aracına yürüyerek ulaşabileceğimiz yerde bir stadyumumuz var. Ama resmen enkaz! Yıkılıp yerine yenisi yapılsa fena olmaz mı?
AKIBETİ AYNI OLACAK
Anadolu’da 18 stadyum birden inşa edilirken Başkent nasıl es geçilir aklım almıyor! Kaldı ki, ‘yüksek risk’ raporundan önce de maça gitmeye çekinir olduk. Ne koltuklara oturabilirsiniz, ne tuvalete gidebilirsiniz. Ayakta iki saat dikilir ve evin yolunu tutarsınız. Hele hele kışın tam bir kâbus maça gitmek. Yalnız 19 Mayıs demiyorum. Maça gitmek diyorum. Çünkü Osmanlı Stadı da şehirle ilişiğin kesildiği bir noktada. Eryaman’da inşa edilmekte olan 22 bin kişilik yeni stadın akıbeti de aynı olacak. Daha Cebeci’nin ortasında kaderine terk edilen İnönü Stadı’ndan bahsetmiyorum…
HERKES KAZANIR
İlk olarak Fransa’da başlatılan stadyumların şehrin dışına inşa edilmesi fikri, çoktaaaaan terk edilmeye başlandı bile. Adamlar hala milli maçların oynandığı Stade de France’ı şehir merkezine uzak bir yere inşa etmenin pişmanlığını yaşıyor. Yeniden şehrin merkezine stadyum inşa etme, var olanları da muhafaza etme derdine düştüler. Neden mi? Çünkü futbol sadece bir oyun değildir, bir sektördür aynı zamanda. Bu sektörden esnafı, dolmuşu, atkı berecisi, çevre dükkanlar vs. ekmek yer. Maç günü işler hızlanır. Şehirde festival havası olur. Olur ama hep hayalde oluyor işte bizde.
İşin en civcivli noktalarından biri de şudur:
Milli mücadelenin, cumhuriyetin merkezi Ankara’da milli takım maçı oynanamıyor! İstanbul seyircisinin maymun iştahlı ve kulüpçülüğün dibine vurduğu günlerde Milli Takım maçlarını Konya’da oynuyor. İyi hoş Anadolu’da oynanması fikrine karşı değilim ancak, Ay-Yıldızlı formanın adresi Başkent olmalı arkadaş! Neden hala milli müsabakaların oynanacağı, Ankara seyircisini çekecek bir futbol mabedimiz yok?
*****
TOPLANTI GİBİ TOPLANTI
Geçen hafta son dakikalarda yediği iki golle evinde Antalyaspor’a kaybetti Osmanlıspor. Yazık oldu. Ancak maçın hikayesinden çok, maç sonrası Osmanlıspor’un teknik direktörü Mustafa Reşit Akçay’ın basın toplantısı ilgi çekiciydi.
Net adam vesselam! Belli ki oyuncularının son dakikada maçı tutamamasına kızmış. Çok normal.
Toplantısı 5 saniye sürdü Akçay’ın.
Şaka değil gerçekten 5 saniye!
Geldi, söyledi, gitti.
Ne mi söyledi?
"Kısa ve öz konuşacağım. Arkadaşlar oynadık ve mağlup olduk. İyi akşamlar!”
Söz konusu Mustafa Hoca olunca çok da ilginç değil aslında bu toplantı. Enteresan bir tarzı, üslubu var. Her konuşmasında, yaptığı işlerde de bunu görmek mümkün.
Gerçek bir eğitmen olmasının yanı sıra başarılı da bir yarışmacı antrenör. Sözleşmesi sona erince 1461 Trabzon’a dönmek istiyormuş. Başkent’te kalmasını ya da en azından başka bir Süper Lig takımı çalıştırmasını arzu ederdim ancak, geldiği yere dönmek istemesini de çok iyi anlıyorum.
Yine de kalaydı iyiydi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.