İzmir'de 5 kişi vefat etti: Kara tablo açıklandı

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin yayımladığı rapora göre, Mart 2025’te Türkiye genelinde en az 145 işçi, iş kazaları sonucu hayatını kaybetti. Raporda, işçi ölümlerinin önlenebilir olduğu vurgulanarak, bu olayların “iş kazası” değil “iş cinayeti” olarak tanımlandığı belirtildi. İzmir’de ise bu dönemde 5 işçi yaşamını yitirdi ve bu rakam, ulusal çaptaki trajedinin bir yansıması olarak kaydedildi.

HATAY VE İSTANBUL İLK SIRADA

Raporda, işçi ölümlerinin en yoğun yaşandığı iller Hatay ve İstanbul olarak öne çıktı. Bu iki şehir, gerek iş hacmi gerekse riskli çalışma koşulları nedeniyle listenin başında yer aldı. Diğer illerde de kayıplar yaşanırken, İzmir’deki 5 ölüm, şehrin iş güvenliği konusundaki sorunlarını bir kez daha gözler önüne serdi.

ÖLÜM NEDENLERİ: TRAFİK KAZALARI BAŞROLDE

İSİG Meclisi’nin verilerine göre, Mart ayındaki iş cinayetlerinin başlıca sebepleri arasında trafik ve servis kazaları ilk sırada yer aldı. Bunu, ezilme ve göçük, yüksekten düşme, kalp krizi ve beyin kanaması, intihar, patlama ve yanma gibi nedenler izledi. Özellikle elektrik çarpması gibi basit önlemlerle engellenebilecek kazaların da raporda yer alması, denetimsizlik ve ihmalin ağır bilançosunu ortaya koydu.

FARKINDALIK VE ÖNLEM ÇAĞRISI

Rapor, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda alınması gereken önlemlerin aciliyetini bir kez daha gündeme getirdi. İSİG Meclisi, iş cinayetlerinin kader değil, ihmallerin ve yetersiz denetimlerin sonucu olduğunu vurgulayarak, işyerlerinde daha sıkı güvenlik standartları uygulanması ve farkındalık yaratılması gerektiğini belirtti. Türkiye’de her ay onlarca işçinin hayatını kaybetmesi, bu sorunun sistematik bir yaklaşımla ele alınmasının zorunlu olduğunu gösteriyor. İzmir’de Mart ayında yaşanan 5 işçi ölümü, kentteki iş güvenliği eksikliklerini tartışmaya açtı. Ülke genelinde Hatay ve İstanbul gibi büyük illerle kıyaslandığında daha düşük bir rakam olsa da, her bir kayıp, alınmayan önlemlerin bedeli olarak değerlendiriliyor. İşçi ölümlerinin önlenmesi için hem yerel hem de ulusal düzeyde daha etkili adımlar atılması gerektiği bir kez daha ortaya çıktı.