Yardımlaşma Mağfiret Ayı
Dünyanın değişik bölgelerinde savaşlardan milyonlarca aile var. Filistin’de, Fas’ta, Tunus’ta yani Afrika’da Osmanlının çekilmesiyle kurulan Sünni devletlerde Müslümanlarla birlikte o dönemdeki tebaaların büyük çoğunluğu perişan durumda. Örneğin, Yunanistan’da hassaten da Trakya’da soydaşlarımız olan Müslümanlar arasında yıllardır problem olmaktadır, rahatsız edilmektedir.
Türkiye olarak tapudaki mallarını iade ediyoruz. Kilise kalıntıları ortaya çıkarıyor, onarıyoruz. Tamiri gereken varsa tamirini yapıyoruz. Patrikhaneye devletimiz her türlü yardımı yapmaktadır. İç işlerinde serbestlerdir.
Bunun yanında çatışmaların olduğu ölmekten kurtulmak için bin bir çileyle ölümü göze alarak sığınacak, ölmemek için kafalarını sokacak bir kulübe bulmak ümidiyle insan tüccarlarının elinde perişan olmaktalar. Denizin ortasında kurtulacakları yerde 50-60 kişilik çocuk, ana, baba, bir sürü aileyi taşıyan botları patlatarak denizin kendilerine mezar olması için her yolu deniyorlar. Hatta gerekirse yakıyorlar.
Osmanlı yıkıldıktan sonra yaptıkları katliamlar, camilerin yıkılması, eğlence vs cami dışında kullanılmaması, ezanın susturulma ihanetlerini yaptılar. Bu da yetmiyormuş gibi dış işleri bakanları uluslararası teamüllere aykırı olarak haddini aşmıştır. Süper güçlerin bize karşı taşeronluğuna soyunmuşlardır. Sabır taşını zorluyorsunuz. Siz geçmişte atalarımızı iyi bilisiniz. Torunlarını zorlamayın. Uluslararası sözleşmeleri hiçe sayarak adalara asker yığınağı yapmak yasaktır. Burnumuzun dibinde gerekirse uluslararası haklarımızı nasıl kullanacağımızı adalar uluslararası teamüllere, birleşmiş milletlerin onayı ile ege adalarının adaların özgürlüğün gerçekleşmesi için gerekirse o fedakârlığı da yaparız.
Akdeniz’e karışan macron hangi hakla bunu yapıyor. Birleşmiş milletlerin artık dur demesi lazım.
Afrika’daki ülkeleri iliklerine kadar sömürdüğü yetmiyormuş gibi aç açık perişan bırakması, bir lokma Ekmek’i çok görürken, ülkelerin zenginleri ile Avrupa devletleri hassaten Fransa dün milyonlarca katlettiği insanların çocuklarını aç kamplarda ölüme terk etmektedirler.
Artık yaşama özgürlükleri ellerinden alınan köleler gibi ölümlere terk edilen Afrika’daki insanların köleleri gibi ölümlere terk edilen Afrika’daki insanların çığlıklarının çıktığı kimse yok mu diyen çığlıklara gözyaşlarını silecek, insanlığın barış içinde yaşatacağı gelecek günler bekleniyor. Bütün kıtalarda emperyalist sömürü çarkları mazlumları çaresizleri, zülüm dişlileri arasında yok etmektedir.
Ayaklarına dolanan virüs kendilerini bile esir almışken sözde gelişmiş ülkelerin yaşlıları huzur evlerinden defnediliyor. Mazlumların ahı aheste çıkıyor.
Hiçbir zaman sömürülen, yok sayılan bir lokma Ekmek’i bile çok görülen kaplarda ölümü bekleyenler dahi, evleri başlarına yıkılan yakınlarını kaybeden, evlatlarını sahile vuran, acısıyla bir çare ümit bekleyenler hiçbir dönemde bu kadar ümitli elinden tutulacağına, gözyaşlarının silineceğine, bu kadar kurtuluşa bu kadar yakın hissetmemişlerdir.
Afrika’daki, Myanmar’da ve dünyanın neresinde çare bekleyen mazlumlara gelin bu bayramı onlara hatırlatalım. Az çok demeyelim hatırlamanız, gayretleriniz başlangıcınız dünyanın yeniden yapılanmasında gönül bağı kuralım. Mazlumlara bizleri unuttular diye inandırmak isteyen emperyalistlerin taşeronlarını boşa çıkaralım. Unutmadığımızı yaşatmalıyız.
Devamlı başkalarını yargılarken, İslam kardeşliğinden bahsederken insanlıktan bahsederken, gelin bu mağfiret ayında bir de kendimizi yargılayalım. Kardeşimiz dediğimize neyi paylaştık. Yoksa onlar gibi günü gün, sanal dünyada çırpınıyor musunuz? Ramazan mağfiret ayıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.