Türkiye’nin gözünü boyamalarına izin vermeyin!
Dünyada son günlerde garip şeyler olmaya başladı. Rusya cephesinden Dışişleri Bakanı Lavrov’un yapmış olduğu açıklama dikkat çekiciydi.
Lavrov yaptığı açıklamada, “Soğuk Savaş döneminde iki kutup da hadlerini aşmaktan kaçınıyordu. Ancak bugün hiçbir kural kalmadı ”diyerek yeni dönemin stratejisini açık açık ortaya koydu. Bu açıklama aslında dünyanın çivisinin çıktığının bir göstergesidir.
Yani daha ileri boyuttan inceleyecek olursak, literatürde “eksen kayması” olarak tarif edilen tanımın çok ötesinde bir ülkenin güç haritasındaki yerini değiştirmesi ya da bir eğilime girmesi gibi anlatılabilir. Bu kez dengelerin çok farklı olduğu günümüzde kuralsız dünya düzeninden, haydutlaşan dünya düzenine doğru gidişattan bahsediyoruz.
Kural tanımayan, ezip dağıtmak için her türlü operasyonlara girişen ülkeler için kullanılan “haydut devlet söylemi şimdilerde kendi üzerlerine cuk oturmuş olarak görmekteyiz.
Şaşırmamak elde değil, devletlerin adeta bir örgütleşme yarışı içine girdiği, devletlerin yerine de örgütlerin geçmeye çalıştığı, sözde demokrasi ve özgürlük çığırtkanlığı yapanların bu durumu adeta rafa kaldırdığını, insanlık onuru ve ahlakının yok sayıldığı, küresel bir sistem üzerindeki merkez güçlerin oluşturduğu yeni bir sisteme doğru son sürat gidiliyor.
Devletler örgütleşmiş, örgütler devlet yerine ikame edilir olmuş, demokrasi ve özgürlük söylemleri belki elli yıllığına rafa kaldırılmış, insan onuru ve ahlaki zemin yok edilmiş, küresel sistemin kurucu unsurları olan merkez güçler, kuralsız dünyanın kapılarını bizzat kendileri açmıştır.
Kendi müttefikinin terör örgütü ilan ettiği grubun “ortak” olarak tanımlaması bu sistemin en iğrenç ve en aşağılık yönü olarak görülebilir. Anlayacağınız devletlerin politikalarıyla terör örgütlerinin arasında bulunan ayrım tamamen gri bir nokta haline dönüşüyor.
Bunun en açık ve somut örneğini ABD’nin PKK/PYD’ye karşı yaptığı açıklama ve ilan ettikleri ortalıktan görebiliyoruz. Dahası dün terörist ilan ettikleri örgütlerin üzerinden müttefiki olan bir ülkeye karşı üstü örtülü bir savaş pozisyonuna geçebiliyor.
Avrupa’ya bakacak olursak, burada da aslında durum farksız. Türkiye için dönüm noktası niteliğinde olan Cumhurbaşkanlığı sistemi öncesinde hortlayan faşizan yaklaşım bugünlerde adeta zirve yapmış durumda. Çifte vatandaşlık sahibi olanlar vatandaşlıktan çıkartılma ve para cezalarıyla tehdit edilme noktasına kadar uzanan bu süreçte Avrupa çaresizliğinden adeta diz çökmüş durumdadır.
16 Nisan referandumunda milletin iradesine gölge düşürmek için hazırlanan raporlar terör örgütleriyle bağlantıları çok açık isimler tarafından hazırlanması çok düşündürücüdür.
FETÖ’sü,DEAŞ’ı, PKK’sı,PYD’si ve YPG’si ve diğer devlet görünümünden terör örgütü görünümüne geçen tüm yapıların oluşturmuş olduğu kuşatma derhal yarılmalıdır. Türkiye’nin geleceğine yönelik en büyük ve en açık tehdit burnumuzun uçunda durmaktadır.
İran sınırından Akdeniz'e uzanan ve ülkemizi çok büyük tehlikelere sürükleyecek olan bu koridor üzerinde taş üstüne taş bırakılmamalıdır. Şunu unutmamız gerekir ki, Bu bir terör meselesi değil, yüzyıllara dönük gelecek hesabıdır. İçeriden ve dışarıdan bu yangını körükleyen, bu projeyi destekleyenlerin asıl amacı Türkiye’nin imha etmekten başka bir şey değildir.
Türkiye’nin gözünü müttefiklik hikayeleri ve kendi gayrimeşru çocukları DEAŞ’la boyayarak, PKK’nın tüm alfabetik uzantılarına karşı alınacak tedbirler hiçbir zaman gör ardı edilmemelidir.
Türkiye’nin gücünü kudretini sınayanlar, bu topraklarda yakına ateşe su değil, odun taşıyanlar şunu unutmasınlar ki, ihanet çetin olsa da dava haktır. Hak davada zafer muhakkaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.