1 Mayıs ve HAKSEN
Dünyada 1856 yılında çalışma saatlerinin iyileştirilmesi ile başlayan işçi hareketleri, 1890 lı yıllarda İşçi Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Ülkemizde ise, ilk defa Osmanlı zamanında, 1911 yılında Selanik'teki tütün, pamuk ve liman işçilerince kutlanmıştır. İstanbul'da ilk kutlama 1912. yılında olmuştur.
Savaşlar nedeniyle ara verilen kutlamalar, Türkiye Sosyalist Fırkası'nın(TSF) çağrısı üzerine, 1921 de İstanbul işçileri Mayıs ayının birinci pazar gününü tatil yaptı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk olarak, Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkileri çerçevesinde, Ankara'da 1 M ayıs
1922 de İşçi Bayramı olarak kutlandı.
Darbeler ve olağanüstü koşullarla kimi zaman yasaklanan 1 Mayıs, 1976 yılında Taksim'de düzenlenen programla geniş kitlelerce kutlanmıştır.
Bir yıl sonra 1977'de yine Taksim Meydanı'nda yapılan 1 Mayıs kutlamalarında, meydandakilerin üzerine ateş açılması nedeniyle 34 kişi yaşamını yitirdi. O günden sonrada Taksim çalışanlar için bir başka anlam kazandı.
Bu günde, adı ister İşçi Bayramı olsun, ister Emek ve Dayanışma günü olsun 1 Mayıs çalışanların büyük çoğunluğu tarafından kutlanmaktadır.
Ancak 1 Mayıs'ın tarihi gelişimine baktığımızda, belli ideolojik kesimler tarafından sürekli kutlanmış, toplumun diğer kesimleri tarafından kuşkulu yaklaşılmıştır. zaman zaman ciddi sıkıntılar olmasına rağmen bu kutlamalar süreklilik kazanmıştır.
İlk bakıldığında sadece belli ideolojiye sahip işçilerin kutladığı bu gün, zaman içerisinde kamu çalışanları tarafından da kutlanır hale gelmiştir. Zamanın kamu çalışanları liderlerinden, Ayhan Çivi ve arkadaşlarının gayretleri ile, 2001 yılında, Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ile, kamu çalışanları da düzenli bir şekilde yasalar çerçevesinde sendikalaşmaya ve bu günü, siyasi ve ideolojik ayrım gözetilmeksizin kutlamaya başlamışlardır.
Sendikalar özetle, çalışanların (işçi veya memur) Anayasal haklarını korumak, hak ve emeklerinin karşılığı olan ücret ve sosyal haklarını yasalar çerçevesinde alabilmek maksadı ile kurulmuş sivil toplum örgütleridir.
Örgütlü toplum olmak, çağdaş toplumların en büyük özelliklerinden biridir. Türk toplumu bu konuda olması gereken yerde olmadığı herkesin malumudur. Yasal olarak, bütün çalışanların ilgili sendikalara üye olma hakkı olduğu halde, özellikle kamu çalışanlarının büyük bir kısmı sendikalı değildir.
Örgütlü toplum olma bilinç ve şuurunun yeterli seviyede olmamasının nedenini başta sendikalar olmak üzere bütün toplum tarafından düşünülmesi gereken bir konudur. Çünkü hak ve emek mücadelesinin yeri sendikalardır. Yasalar sendikalara bu konuda istenen seviyede olmasa da gerekli yetkileri vermiştir.
Peki o zaman özellikle kamu çalışanları neden sendikalı olma konusunda tereddüt yaşamaktadırlar?
Bunu mevcut Kamu Çalışanları Sendikalarının yapısına baktığımızda görmemiz mümkün.
Sendikalar kendilerini maalesef belirli bir ideolojiyi ve siyasi tercihleri ile temsil etme yolunu tercih etmişler, bu da çalışanlar arasında, ideolojik ayrımlara ve tereddütlere neden olmuştur. İdeolojik anlamda değil de, hak ve emek kazanımı anlamında sendikalı olmak isteyen çalışanlar, bu konuda bir hayli zorlanmaktadırlar. Bilindiği gibi sendikaların asli görevi yasalar çerçevesinde hak ve emek mücadelesi vermesidir. Bu maksadın dışında ideolojik ve siyasi anlamda hareket eden sendikalar, çalışanları tedirgin etmiş, geniş kitlelerin sendikalı olmalarını engellemiştir.
Bu durum, Ayhan Çivi ve arkadaşları tarafından kurulan, "Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu" HAKSEN'in kurulumuna kadar devam etmiştir. Sadece hak ve emeğin mücadelesi konusunda hassasiyet gösteren Haksen'liler, diğer sendikalara da örnek olmuşlardır. İdeolojik ve siyasi sendikacılığın çalışanın hakkını savunmaktan uzak olduğu gerçeğini ortaya konulmuştur.
Haksen'in kuruluşuna kadar Türkiye'de bir tabu vardı. "Hangi sendika olursa olsun mutlaka bir ideolojisi, siyasi bir tercihi vardır". Halk arasında bir deyim vardır, "tabuların yıkılması , Berlin duvarının yıkılmasından daha zordur" Ülkemizde de maalesef aynen durum budur. Hala bu tabu tam olarak yıkılmış değildir. Bunun içinde kamu çalışanlarının büyük bir kısmı sendikalı değildir.
Sendikaların siyasi tercihleri olmamalıdır. İnsanlar siyasi tercihlerini sendikalara taşımamalıdır.
Siyasallaşan sendikalar, temsil ettikleri kitlelerin değil, siyasetin emrinde olduğu bir gerçektir. Bu da, sendikaları, hak, hukuk mücadelesi değil de, siyasi mücadele verilme noktasına getirir. Kamu çalışanlarının tedirginliği de burada başlar. Ülkemizde yeteri kadar siyasi çalışmalar yapan onlarca siyasi parti var zaten. Birde sendikaların siyasete bulaşması her zaman hak ve emek mücadelesini sekteye uğratmıştır.
Haksen'in, bağımsız, kurumsal olarak her hangi bir siyasi yapıyı temsil etmemesi, siyasi bir tercihinin olmaması gerçek sendikacılık alanında ciddi bir çıkış, ciddi bir duruştur.
Genel Başkan Ayhan Çivi ve Haksen üyelerini, Türk Sendikacılık hayatına vermiş oldukları katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.
Bu vesile ile bütün çalışanların, 1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA gününü kutluyor, "Çalışanın hakkının alnının teri kurumadan" verilmesi hususunda hassasiyet gösterilmesini en derin kalbi duygularımla temenni ediyorum.
İsmet Taş
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.