Türkiye, “Sessiz Bir İstila” İle Karşı Karşıya mı?
“Yabancı veya yerli bir gücün bir ülkeyi gizlice, sinsice veya bilinçli bir şekilde o ülkeyi zaman içinde tek bir kurşun atmadan ele geçirmesi veya geçirmeye çalışması” olarak tanımlayabiliriz. (Fetö, PKK terör örgütleri, fonlanan stk lar gibi)
Elbette bu sessiz istila sadece fiziksel anlamda değil, kültürel, ahlaki, eğitim anlamında da kullanılabilir. Kültür emperyalizmini örnek olarak verebiliriz.
Peki, nereden çıktı bu deyim?
Bir gazetecinin 2043 de Suriyelilerin bu ülkeyi ele geçireceğini, yönetimde söz sahibi olacağını, Türkçe konuşulmayacağını iddia eden, kin, nefret, ırkçılık ve buram buram yabancı düşmanlığı kokan bir kısa filmin çekiminden sonra literatüre girdi.
Evet, doğrudur, “sessiz bir istila “ var ama Suriyeliler mi yoksa başkaları mı? Gelin birlikte bir bakalım!
Öncelikle Suriyelileri ele alalım. Hani onlar 2043 yılında ülkeyi ele geçirecekler ya! Devletin resmi rakamlarına göre, Suriyeliler ülkemize 2011 yılından itibaren Suriye iç savaşından sonra gelmeye başladılar. Geçen 10 yıl içerisinde toplamda 200 bin kişiye vatandaşlık verilmiş. Bunun periyodik olarak arttığını düşünecek olursak, 2043 yılında 600 bin kişi olur. Hadi 200 binde çocuk diyelim 800 bin biz bunu yuvarlak hesap bir milyon diyelim.
Yirmi yıl sonra, Tüik’in tahminine göre, Türkiye nüfusunun 100 milyon olacağı tahmin ediliyor. Şimdi 100 milyonda bir milyon Suriyelimi ülkeyi ele geçirecek? Bu günkü resmi rakamlara göre 4 milyona yakın Suriyeli olduğunu düşünecek olursak, bunun zaman içerisinde şartlar olgunlaştırarak geri gönderileceğine göre, kim, ne zaman, nasıl sessiz istila yapacak?
60 lı yıllardan beri yüz binlerce Türk vatandaşı Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, Belçika’da. Türkler buraları sessizce istilamı ettiler? Veya neyi değiştirdiler? Üstelik bu ülkelerde radyo, tv kanalları ve sivil toplum kuruluşları kurmalarına rağmen. Sadece demokratik haklarını kullandılar. Bulundukları ülkelerin belediye ve milli meclislerine girmelerine, milletvekili olmalarına rağmen o ülkenin kanun ve yasalarına uyarak hayatlarını devam ettiriyorlar.
Özetle, Suriyelilerin ülkemizi sessiz bir şekilde istila edeceklerini ortaya atanların tek bir maksadı olabilir o da, halka kin ve nefret düşmanlığı aşılamak, yabancı düşmanlığını körükleyip kaos ortamı yaratarak ırkçılık yapmaktır.
Evet, bu ülkede sessiz bir istila vardır! O da bölücü Ermenilerin istilası! Bunu gizlemek için de hedef saptırılmaktadır.
Nasıl mı?
Fazla araştırma yapmanıza gerek yok. Meclise bakın yeter. Malum siyasi partilerin genel başkanlarının söylemlerine, geçmişlerine ne ile öğündüklerine, bizlere yapılan tavsiyelerine ve yöneticilerine baktığınızda sessiz istilanın nasıl yapıldığını görürsünüz. Hem de gözümüzün içine baka baka. Meclis kürsüsünden bölücü Ermeni milletvekilinin sözde Ermeni soykırımı kabul edilsin diye avaz avaz bağırdığını kimse unutmadı. Hangi cesaretle? Kim, hangi siyasiler şiddetle ve nefretle tepki gösterdi? Veya kimler sessiz kaldı, cılız söylemleri ile?
Peki, bu sessiz istila kısa filmini hazırlayan ve onu fonladığını söyleyen aynı zamanda milletvekili olan bir partinin genel başkanı Suriyelilere gösterdiği tepkiyi, bölücü Ermenilere gösterdi mi? Ortalığı birbirine kattı mı?
Dahası var PKK ve onun siyasi kolu bölücü Ermenilerden oluşmuyor mu? Ülkemizi bırakın sessiz istilayı bağıra bağıra istila etmeye çalışmıyorlar mı? Kimliklerini gizleyerek, Türk ve Türkiye düşmanlığı yapmıyorlar mı?
Suriyelilerin sessiz istilasından bahsedenler, 2017 yılından itibaren beş yüz bine yakın kısmının ülkelerine gönüllü döndüklerini, bir milyona yakınının ise dönüş projelerinin yapıldığını bilmiyorlar mı? Üstelik bu tarihten itibaren göçmen sayısının kademeli olarak azaldığının farkında değiller mi?
Bölücü Ermenilerin yönetime hakim olmak için canhıraş bir şekilde canla başla çalıştıkları ayan beyan ortada iken, hiçbir şekilde siyasi bir çalışmaları dahi olmayan, Suriyelilere karşı faşist, ırkçı, yabancı düşmanlığının körüklenmesi hangi anlama gelmektedir? Bu davranışlarının yurt dışında çalışan vatandaşlarımızı sıkıntıya sokacaklarını bile bile bunu yapmaları manidar değil mi?
Başka bir soru! Neden başka zaman değil de her seçim öncesinde bu durum, asparagas haberler ve aslı astarı olmayan videolarla ısıtılıp ısıtılıp gündeme getiriliyor? Siyasi arenada kendisine yer bulamayanlar, Türk insanının hassasiyetleri ile oynayarak kendilerine prim yapmaya çalışıyor olmasınlar? Bunun nasıl bir tehlikeli oyun olduğunun ya farkın da değiller ya da bir yerlerden emir ve direktif alarak kaos ortamı yaratmaya çalışıyorlar.
Yapılanları veya yapılmak istenenleri sakin bir şekilde değerlendirilmeli. Ön yargılı ve duygusal bir şekilde davranmak bizleri yanlış bir takım düşüncelere sürükleyeceği asla unutulmamalı.
Söylenenlere, gösterilmek istenenlere değil de, söylenmeyenleri ve gerçekleri algılamak için akla başvurmanın doğru olacağını düşünmeliyiz. Oyun aynı oyun yabancılar üzerinden sokaklar tekrar ateşe verilmek isteniyor olabilir mi ne dersiniz?
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Külliye Tv/Haber/Program/Yapımcı ve sunucu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.