Türk İslam'ı perspektifinden modern devlet
Sosyal bir olgu olarak devlet, düzensizliğin karşıtı olarak düzen ihtiyacından doğmuş ve var olmuştur. Ancak toplum bu düzen ihtiyacını her zaman sert ve zalim hükümetlerin kurulmasına karşı çıkmak için kullanmıştır. Toplumun düzene olduğu kadar özgürlüğe de ihtiyacı vardır. Halk ve iktidar arasındaki çatışma esasen bu iki konuya dayanmaktadır. Özgürlük ihtiyacıyla hareket etmeye başlayan toplumlar, tiranik (sınırsız monarşik) rejimler devrildikten sonra bunu garanti altına almak için çok hassas bir şekilde mücadele etmişlerdir. Klasik demokrasi bu toplumların mücadelelerine cevap olmuştur. Batı dünyasında 18. ve 19. yüzyıllar siyasi özgürlüğün savunulduğu bir dönem olmuştur. Basın ve yayın, fikir ve düşünce, din ve vicdan, çalışma ve gelir, toplanma ve topluluk oluşturma, yerleşme ve seyahat, oy verme ve seçim hak ve özgürlükleri o dönemden günümüze kadar coşkulu bir şekilde savunulmuştur. Günümüz toplumu, bu klasik hak ve özgürlüklerden vazgeçmeden, yepyeni talep ve ihtiyaçlarla ortaya çıkmıştır. Nüfusu artan, ihtiyaçları çoğalan, ilişkileri karmaşıklaşan, kalabalıklar içinde sosyal olarak yalnızlaşan, sınıfsal ve sosyal mücadeleler yürüten, işi, ekmeği, sağlığı ve hayatı risk altında olan kitleler, sosyal güvenlik ve sosyal adalet için devlete bakıyor. Farklı avantaj ve fırsatlara sahip sınıf ve grupların ayrıcalıklarından endişe duyuyorlar. Bu nedenle fırsat ve imkân eşitliğini şiddetle talep ediyorlar. Halkın bu talepleri karşısında klasik ve liberal batı demokrasisi kaçınılmaz olarak şekil ve nitelik değiştirmek zorunda kalmıştır. Hiçbir sınıf ve gruba ayrıcalık tanımayan, sosyalist, mücadeleci, fırsat ve imkan eşitliğine dayalı ve özgürlükçü bir ulusal demokrasi haline gelmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.