Ahmet Fidan

Ahmet Fidan

Sözlükte tanımlamak için kelime yok

Sözlükte tanımlamak için kelime yok

Geçen hafta Mersin’de sözlüklerin tanımlamak için kelime bulamadığı canavarca bir cinayet işlendi.  Üniversite birinci sınıf öğrencisi genç bir kızımız,  insan görümünde ama yeryüzünün gördüğü en vahşi hayvanlarından daha vahşi üç yaratık tarafından canavarca katledildi.
 En küçükten, en büyüğe, en yakından en uzağa kadar anlamakta, ifade etmekte insan nutkunun tutulduğu bir hadise. Gencecik bir kızımız evine gitmek üzere minibüse biniyor. Biraz sonra hayatının sona ereceğini bilmiyor. Masum, savunmasız ve saf.
İnsan görünümlü ama iç dünyaları hayvan, o kelime yetmedi, üç vahşi hayvan masum Özgecan’a tarifi imkânsız bir biçimde saldırıyor, katlediyorlar. Gencecik bir canı öldürmekten tatmin olmuyorlar, ellerini kesiyor, yakıyor ve bir eşya gibi dereye atıyorlar.
Özgecan’ı tanımıyoruz. Yaşasaydı da belki hiç tanımayacaktık. Ama kendisine reva görülen cani davranıştan dolayı, acısını içimizde hissediyoruz. Öyle bir acı ki maktüle ile aramızda merhamet bağı oluşuyor. Özgecan aileden, içimizden biri ve acısını yüreğimizin kılcal damarlarında hissediyoruz.
Özgecan’ın katillerini insan yerine koyup hapsetmek, ellerine kelepçe takmak, hâkim karşısına çıkarmak, savunma hakkı vermek, insan muamelesi yapmak kendilerine meri kanunlara göre bir ceza vermek ne kadar doğru? Kanunlar, suç işleyen insanlar için ceza öngörmektedir. Özgecan’ın canına kasteden bu mahlûklar nasıl insan olabilirler ki haklarında bir ceza taktir edilsin?
Yaratıkları yargılayan hâkim olsanız ne düşünürsünüz?  İnsan yerine koyup nasıl yargılar ve nasıl bir hüküm verirsiniz?  Hiç tereddüt etmeden insanlığın yüz karası mahlukların önce insan olup olmadıklarının tespiti için bir bilirkişiye havale etmeli değil mi?. Bilirkişi raporu geldikten sonra kendilerinden insan olup olmadıklarını sorgulamaya ne dersiniz? Şayet insan olduklarını kabul ve ifade ederlerse o zaman  ispat hakkı tanımak gerekmez mi?. Şayet insan olduklarında ısrar ederlerse şahit göstermeleri gerekmez mi? Bu mahlukatın insan olduklarına acaba şahit bulunur mu bilemiyorum.
Bu satırların yazarı Özgecan’ın annesinin, babasının duyduğu acıyı, ıstırabı aynen duymaktadır. Anne ve babanın tattığı elemi aynen yaşamaktadır. Böyle bir acının dinmesi mümkün mü?
Bütün bir millete tahammülü zor bir acı yaşatanlar için en kestirme yol, “Kısasa kısas”tır. Allah’ın tesis ettiği kural ve kaideler şaşmıyor. Göze göz, ele el, kola kol. Toplum içinde yaşama hakkı elde etmiş bu tür mahlûklara emsal olur. Caniler elleri kesilerek yakılmalı, gözleri oyulmalı. Canlılara karşı duyulan merhamet, acıma hissi asla bu mahlûklar için gösterilmemeli. 
Böylesine vahim bir hadisenin tekrar etmemesi için çok yönlü tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirleri başında eğitim gelmektedir. Toplumda yaşayan ve aramızda dolaşan İnsan suretindeki mahlûkların önce DNAları incelenmeli. Sonra içinde bulundukları sosyal çevre mercek altına alınmalı. Ama en önemlisi “kalp” diye taşıdıkları o et parçasının manası derinlemesine incelenmeli ve üzerinde düşünülmeli.
Canilerin mahkeme sonunda layık oldukları en ağır cezaya çarptırılmaları mümkün. Önemli olan canilerin geçmişleri, çevreleri üzerinde düşünmek ve değerlendirmek daha doğru olur. Görsel ve yazılı basının her gün yığınla servis ettiği sapıklığı özendirici haberler üzerinde titizlikle durulmalıdır. 
Olayı protesto ederken önce cinselliği öne çıkaran ve sapık ilişkileri özendiren umumhane bültenlerini alıp protestoya oradan başlanmalı. 
G Ü N Ü N    H İ K M E Tİ:
178.   Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. 
179.   Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.
BAKARA SURESİ
45.   Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.
MAİDE SURESİ
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR