Emrah ÖZCAN

Emrah ÖZCAN

Sosyal Medya ve Ahlak

Sosyal Medya ve Ahlak

Sosyal medya cidden ilginç bir yer olmaya başladı. Şimdi bir furya başını aldı gidiyor. Piyasada ne kadar gazeteci varsa onların adına sahte hesap açıp siyasi manipülasyon yapılıyor. Açtıkları hesapları, kimisi muhalefet adına konuşturuyor, kimisi iktidar adına. 

Genelde iktidarı destekleyen gazetecilerin adına açılan sahte hesaplarda muhalefeti öven, muhalefeti destekleyen gazetecilerin adına açılan sahte hesaplarlarda iktidarı öven içerikler paylaşılıyor. 

İsimlerin gerçek sahipleri ise bas bas bağırmalarına rağmen o hesaplar kapatılmıyor. Adlarına sahte hesap açılanlar kendi adlarına söyletilmiş yalan sözleri yalanlamaktan kendi sözlerini konuşamaz duruma geldiler. Bu iş gittikçe karmaşık bir hal alıyor.

Sanırım önümüzdeki günlerde neyin gerçek neyin sahte olduğunu anlamak daha da zor olacak. Zaten medyada yeteri kadar bulunan bilgi kirliliği, bu gibi hadiselerden sonra had safhaya ulaşıyor. İşin ilginç yanı da bu tarz dezenformasyonlara kullanıcılar bile bile itibar ediyor. Bu da bana Dan Brown’un “Artık yalan haberler de gerçek haberler kadar değer taşıyor" sözünü hatırlatıyor.

Sahte hesaplardan yapılan paylaşımlar sanki gerçekmiş gibi bir çok haber sitesinde yer buluyor. Bu da doğru bilgiyi yanlışından ayırt etmeyi zorlaştırıyor. İletişim Başkanlığı bunu engellemeli.  Ne amaçla olursa olsun başkasının adına hesap açıp birçok konuda manipülasyonda bulunan şahıslar ağır yaptırımlara tabi tutulmalı. Aksi halde zaten yüksek olan sinir katsayımız daha da yükselecek. 

Sosyal medyada algı öyle bir boyuta ulaştı ki sadece siyasetçisi, gazetecisi, bürokratı, trolü değil hemen hemen tüm kullanıcılar savundukları ideoloji için algı yapar oldu. İşin en kötü yanı ise bir kullanıcının gerçek olmayan bir görüntü üzerinden yaptığı algıya; siyasetçisi, gazetecisi  hatta ve hatta ülkenin aydınları dâhi gerçekliğini sorgulamadan destekler oldu. Hâl böyle olunca da dezenformasyon doruk noktalara ulaştı. Neyin gerçek, neyin gerçek olmadığı artık bilinemiyor. Bilinse dahi iş işten geçmiş oluyor. Bir lâf vardır, “at izi it izine karıştı" diye.

Tam da günümüz Türkiye’sinin sosyal medyasını ifade ediyor. Bu da yetmezmiş gibi bazı kullanıcılar bugün savunduklarını ertesi gün savunmuyor. Günlük siyasete göre şekil alıyor. Bunu özellikle belirli bir kesimi destekleyen gazeteciler yapıyor. Nabza göre şerbet veren bu gazeteciler, sabah söylediklerini akşam inkar ediyor. Adına da gazetecilik diyor. Doğru bir tanedir, yanlış binlerce. Ağızdan çıkan her sözde ok gibidir, yayından bir çıktı mı geri alınamaz. Onun için sosyal medyada da olsa gerçek hayatta da olsa insanın bir duruşu olmalıdır. Özellikle bu mesleği seçecek, arkadan gelen öğrencilere örnek olunmalıdır. Bu mesleğin adı kirletilmemelidir. 

Yarım ilim, yarım ahlak sonrası, felaket. Sosyal medya, kullanmasını bilmeyenlerin elinde adeta bir felakete dönüşüyor. Bunun üzerine yarım ilim ile yarım ahlakta eklenince tam bir rezalet oluyor. Uzun zamandır bu konu hakkında bir şeyler yazıyorum. Daha doğrusu yazmaya, anlatmaya çalışıyorum. Sosyal medya öyle bir hal aldı ki tüm yaşamımıza etki eder bir duruma geldi.

Kimi, neyi eleştirdiğinizin; kimi, neyi övdüğünüzün; neyi, nasıl anlattığınızın ya da ne için paylaşım yaptığınızın hiçbir önemi yok artık. Siz evrensel değerler çerçevesinde bir paylaşım dahi yapsanız, 3-5 kendini bilmez çıkıp ona bile hakaretler, küfürler savurabiliyor.

Zira bu artık alışkanlık haline gelmiş. Bunda siyasetin kutuplaştırıcı tavrı ve dilinin etkisi büyük. Ortada bir ahlaksızlık varsa kime yapıldığının pek bir önemi olmaması gerekiyor, herkesin o ahlaksızlık karşısında durması gerekiyor. Bizde böyle olmadığı için herkes, yaptığı ahlaksızlığa destek bulabiliyor.

Ahlaksızlığın ideolojisi olmaz, siyasi partisi olmaz, kadını, erkeği olmaz. Ahlaksızlık ahlaksızlıktır. Siz bunu böyle kabul etmediğiniz ve gereken cezai yaptırımları uygulamadığınız sürece, bu ahlaksızlıklar devam edecektir.
Bir vekil, bir gazeteci, bir bürokrat, bilim adamı, sanatçı ya da unutun hepsini bir vatandaş bir şeyler paylaşıyor. Arkasından ne anası kalıyor, ne babası… Tüm aile ve sülalesine küfür edebilecek cesareti buluyorlar. Şehit ailelerine kadar küfür edebilecek hadsizler var. E sen buna şimdi dur demezsen, tepki göstermezsen, o şucu bucu dersen gün gelir o laflar sana da döner, bana da döner. 

Bunun bir an önce engellenmesi gerekiyor. Sosyal medyada sınırların öğretilmesi ve öğrenilmesi gerekiyor. Özellikle ifade özgürlüğünün tam olarak neyi kapsadığının kamu spotu olarak anlatılması gerekiyor. Son olarak bu nefret ve şiddet söylemlerini neyin körüklediğinin iyi analiz edilip, cezasız kalmaması için yaptırımların ağırlaştırılması gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR