Geçtiğimiz hafta Cuma günü Çukurambar’da bir cinayet işlendi.

Ülkü Ocakları eski Başkanı Sinan Ateş, Cuma namazından çıkıp bürosuna giderken, geçiş güzergahı üzerinde bir aracın arkasına saklanıp kendisini bekleyen bir “tetikçi” tarafından kurşunlanarak öldürüldü.

Sinan Ateş’in Ülkü Ocakları eski Başkanı olması suikastı daha dikkat çekici hale getirdi. Siyasi bir cinayet olabilirdi çünkü.

Emniyet ve yargı olayın üzerinde çalışıyor. Ümit ediyorum tüm çıplaklığı ile aydınlatılır olay.

En son azmettirici olarak gösterilen Doğukan Çep, İstanbul’da yakalandı. Aralarında özel harekat polislerinin de bulunduğu tutuklu sayısı günden güne artıyor.

Azmettirici Doğukan Çep’in ifadesinde "Amacımız öldürmek değil, gözdağı vermek ve yaralamaktı" dediği belirtildi.

Ki ilk günden bu yana bana da öyle geliyor…

Her kim var ise bu işte, Sinan Ateş’e mesaj vermekti asıl amacı. Bu maksat ve tembihle salındı o “tetikçiler” Ateş’in üzerine.

Ama “elin ayarı yok” misali, “vur” deyince “öldürdü”.

Bu saatten sonra önemli olan, asıl azmettiricinin kim olduğunu ortaya çıkarmaktır.

Polisimiz, yargımız ucu kime dokunursa dokunsun tespit edip, hesabını sormalıdır.

***

Sinan Ateş cinayeti adli bir vaka da olabilir.

Ancak daha ziyade MHP’nin takındığı “garip tavır” nedeniyle bu ihtimal akıllara gelemedi hiç.

MHP lideri Bahçeli’nin dolayısıyla da tüm MHP camiasının “neden” ve “nasıl sessiz kalabildiği” sorgulanmaya devam ediliyor.

Şahsen benim de bir türlü aklım almıyor; “neden”, “nasıl olur bu” soruları beynimi kemiriyor.

Olacak iş değil çünkü… Hiçbir izahı yok…

İki yıl öncesine kadar Ülkü Ocakları Genel Başkanı olan, bir gün öncesine kadar sosyal medya hesabından MHP’ye ve davasına bağlılığını hatırlatmış biri Ankara’nın göbeğinde öldürülüyor, Sayın Devlet Bahçeli çıkıp tek kelime etmiyor. Bırakın tepkiyi, bırakın cenazesine katılmayı, bir başsağlığını bile çok görüyor.

Sayın Bahçeli’nin bu tavrı, belki de emri neticesinde MHP’den ve Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nden de herhangi bir açıklama, başsağlığı gelmedi.

Yönetim kademelerinde kimsenin ağzını bıçak açmıyor.

Neden?

“Konuşulmayacak, adı ağızlara bile alınmayacak” denilmişse bile, kendilerini nasıl tutabiliyorlar, aklım almıyor.

Sinan Ateş bu ya, Sinan Ateş.. Sizin Sinan sizin… Ta ortaokuldan itibaren ülkü ocaklarında yetişmiş, babadan ülkücü… Babası da ülkücü hareketin gazilerinden; okul çıkışı kurşun yemiş.. 2 yıl öncesine kadar Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış… Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesi… Hepinizin bildiği, tanıdığı Sinan Ateş…

Nasıl sessiz kalabiliyor; nasıl tepkisiz izleyebiliyorsunuz, aklım almıyor yeminle.

Sayın Bahçeli ufacık bir işaret çaksa, taziye sırasına girilecektir ama iş işten çoktan geçmiş olacaktır.

Tabi bu sessizlik, Parti ve Ocak’ta yönetici konumundaki kişilerle sınırlı. Aşağılar aksine kaynıyor… Bu sessizlik sorgulanıyor, tepkiyle karşılanıyor…

Diğer taraftan MHP içinde fitne yangını çıkarmak isteyen çevreler için bulunmaz bir fırsat oluşturdu. Körüklüyorlar da körüklüyorlar…

Velhasıl MHP’ye ve Ülkü Ocakları’na kaybettiriyor.

***

Tüm bunlar ne için peki?

Anlaşılan o ki, Sinan Ateş, nedendir bilinmez, Sayın Bahçeli tarafından sevilmeyen biriydi.

Görmezden gelerek, olayın yankı alanı daraltılmaya çalışıldı sanırım ama hesap tutmadı, gelinen noktada tam tersi oldu.

Devlet Bey’in sessizliği olayı daha da büyüttü.

Velhasıl bizzat Sayın Bahçeli eliyle Sinan Ateş ölümsüzleştirildi.

Sokaklara, araçlara fotoğrafları asılmaya başladı bile… İnternette videoları izlenme rekorları kırıyor…

Sinan Ateş bir süre sonra unutulacaktıysa da artık bu mümkün değil.