Celâlettin Yünel

Celâlettin Yünel

KENDİNİZE GELİN

KENDİNİZE GELİN

Her hayat zor yokuşlarla örülüdür. Kimisinin gücü yeter o yokuşları tırmanmaya kimisinin nefesi kesilir yokuşun başında.

Hayat uzun ve çetrefilli bir labirenttir ama eğer yolunuz belli ve hedefiniz varsa çıkışı bulmak ya da hedefinize kavuşmak aslında tahmin ettiğinizden de daha kolay bir hal alır. İnsanoğlu zora katlandığı müddetçe kolaylaşır hayatı. Zor olmayan bir hayatın kolay ile imtihanı daha zordur çünkü zoru bilmeyen kolayı fark edemez.

*

Bugünde yine zorlu bir hayatın içinden insanların gönlüne yer etmiş büyük bir kişiliğin hayatından kesitler sunacağım. Ve ismini duyunca çok şaşıracaksınız…

*

Alkolik bir babanın sinir hastası bir annenin yarım bıraktığı sevgiyle,

Yetimhanede geçen çocukluk hayatının zor günleri.

Acı tebessümün sahibi.

Gündüzleri insanların karınlarını yararcasına güldüren ve gece yatağında saatlerce ağlayan bir adam…

Hiç kimsesi olmayan,

Anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş,

Dünyada yapa yalnız kalan,

Ve hayatını palyaçoluk ile geçindiren hüzünlü bir dev…

“Herkesi kahkahalarla güldürürken o için için ağlıyordu.”  sözünün onun dünyasını tarif etmek için ne kadar yeterli olduğunu anlatmak yeter herhalde.

“Zengin oldu, malikânede yaşadı, ama bazı zamanlar bir köşeye çekilip ağlardı.” sözünde de onun hüzün dolu anlarının ne kadar zor olduğunu anlatmak gerekmez herhalde.

Güldürmeyi seven adam gülmeyi sevmiyordu ya da gülemiyordu.

*

17 yaşına geldiğinde yetimhaneden atıldı,

İş aradı, bulamadı,

Gecenin soğuklarında bir köşeye sinip uyumaya çalıştı.

Birçok defalar hastalandı.

Hatta bir defasında sabah yoldan geçenler, yarı baygın vaziyette karşılaştılar.

Ama ne yazık ki dönüp ilgilenmediler bile.

Daha sonraki yıllarda anılarında bu olayı anlatırken,

Saatler sonra bir polisin yardımıyla hastaneye götürüldüğünü ve ilk defa yumuşak ve sıcak bir yatakta yatmanın tadına vardığını anlatır.

Kederli bir halde sisli, yağmurlu, soğuk mu soğuk sokaklarda çaresiz bir vaziyette dolanıp iş ararken, Palyaço olarak bir yerde işe girer ve görevi, gelen müşterileri güldürmektir.

Ve filmin buradan itibaren ikinci kısmı başlar çünkü palyaçolukla kendi yüzünü saklar ve acıları o gülen yüzünün ardında sır bir şekilde yaşar.

*

Hiç dikkat ettiniz mi Palyaçolara?

O büyük ayakkabıların içinde,

Rengarenk kıyafetlerle kendilerini nasıl güldürmeye çalışırlar.

Her gülüş onlar için bir teşekkürdür ama onlar o bir gülüş için kendilerini yer bitirirler.

*

O da öyle yaptı!

Kendini yedi ve bitirdi.

Sesli film çekti tutulmadı.

Farklı dillerde filmler çekmek istiyordu sadece kendi vatandaşları anlasın istemiyordu kendisini bütün dünyaya sesini duyurmak istiyordu çünkü insanları sessizce güldüren “Şarlo”YA can veren Charlie Chaplin’di.

*

Hayat Şarlo için belki filmlerinde gülmekten ibaretti fakat aslında o istediği gibi gülemedi.

Ünlüydü ama yalnızdı.

Nurullah Genç hocamın dediği gibi,

Bakmayın çevremi kuşatanlara,

Hüznün yalnızlığın şairiyim ben,

Issız ovaların nehiriyim ben,

İçimde işliyor derin bir yara,

Aşkın öldürmeyen zehiriyim ben

Yalnızdı ŞARLO çok yalnızdı.

Tebessümlerin ardında,

Kahkahaların içinde yapayalnızdı.

Dünyayı güldürdü ama kendisi hiçbir zaman istediği gibi gülemedi.

Ama bir şeyi bıraktı dünyaya,

“Her şeye rağmen gülebilmeyi…”

*

Acılarınız büyük olabilir ama toparlanmak ve ayağa kalkmak elinizde.

Moralinizi bozmayın,

Kendinizi bulun ve kendinize gelin…

Vesselam…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR