Nagehan Özdemir

Nagehan Özdemir

Kapı çaldığında

Kapı çaldığında

Eskiden mahallenin yaşlıları istediği eve girer çıkardı. Böyle bir dokunulmazlığı vardı büyüklerin. Mahallenin büyükleri hangi evde kim yaşıyor, iyi mi, hasta mı, bir derdi, sıkıntısı var mı bilirlerdi. Günün herhangi bir saatinde kapı çalar, evin çocuğu kapıyı açar ve ‘Anne, Havva Teyze gelmiş’ diye bağırırdı. Bu kadar kolaydı bir komşunun halini, hatırını sormak. Büyükler istediği eve, istediği zaman gider, sohbet eder sonra da hadi bana eyvallah deyip giderlerdi. 
Çocukluğumda bir Havva Teyze vardı. Kilosundan mukabil Yiri Havva derlerdi. Bu Havva Teyze, hemen hemen her gün bize uğrar babaannemle, annemle, biz çocuklarla sohbet eder, bir sürü şey anlatır, sonra ‘Hadi bana eyvallah’ der, giderdi. Sadece bize değil haftanın her günü sık sık uğradığı komşuları vardı. Dışarı çıkamayan babaannem komşuları, köylüsü, akrabaları ile ilgili haberleri ondan alırdı. Mahallede çoluğu çocuğu uzak şehirlerde olan yaşlıların, ana-babası uzakta olan gelinlerin, tek başına öğrenci odalarında yaşayan öğrencilerin arkadaşıydı. Onlara sık sık uğrar, halini hatırlarını sorar, bir çift kelam eder sonra kalkar giderdi.
Havva Teyze, sadece babaannemle arkadaşlık etmezdi, o annemin de arkadaşıydı. Annem, onun sevdiği yemekleri pişirdiği zaman onu çağırır, beraber oturur sohbet ederlerdi. Biz çocukları da es geçmez, onlara muhakkak bir hikâye anlatır, yaptığı taklitlerle bizi güldürürdü. 
Bizim çocukluğumuzda evimize gelen yaşlılar vardı. Havva Teyze, Ayşe Hala, Mehmet Amca ve daha niceleri… Evimize gelir, babaanneme ve biz çocuklara arkadaşlık eder hem bu dünyaya hem de ötelere dair sohbetleriyle evimizin havasını değiştirir ve giderlerdi. Bizim çocukluğumuzda çocuklar, babaanne, anneanne, dede ve mahallenin yaşlıları ile birlikte büyürlerdi. Yaşlıların arkadaşı büyükler olduğu kadar aynı zamanda çocuklardı. Çocukların da en büyük arkadaşları yaşlılardı. Anne-babadan daha çok babaanne, anneanne ve onların arkadaşları olan mahallenin yaşlıları ile birlikte vakit geçirirlerdi. Onlar büyüklerle konuşurken, biz de okulda öğrendiğimiz peygamber kıssalarını onlara da anlatır, can kulağıyla dinlediklerini görünce nasıl da mutlu olurduk.
Kutu kutu evlerde üst üste yaşamaya başladığımızdan beri büyüklerimiz yanımızda olmadığı gibi komşularımız olan büyüklerimizden de haberimiz yok. Artık eskisi gibi büyükler gezmiyor evleri… Birbirlerine havadan, sudan, komşulardan, hastalardan, kimin oğlunun evlendiğinden, kimin kızının nereyi kazandığından haber vermiyorlar… Çocuklarımıza gençliğini anlatan, yaşadığı hayatın zorluklarını anlatan nineleri, teyzeleri yok artık. Onun için eskiden hayat nasılmış, bir lokma ekmek için insanlar nasıl çalışırmış, hayırlı evlat, hayırsız evlat nasıl olurmuş bilmiyorlar. 
Artık mahalle hayatının bittiğinden bahsediyoruz ya durmadan, komşuluğun öldüğünden, aynı apartmanda insanların birbirinden haberi olmadığından büyüklerimizi unuttuğumuzdandır belki… Onları hayatımızdan çıkardığımızdandır… Arayıp, sormadığımızdandır. Bir komşunun kapısını çalmak için önceden haber vermek zorunda olunan bir hayat yaşadığımızdandır. 
Yine de her şeye inat bir akşam vakti, kapınız çalıp ‘Nasılsın, ne yapıyorsun diye bakmaya geldim’ diye soran bir güzel komşunuz, büyüğünüz vardır belki. Oturur sohbet edersiniz mutfak masasında bebeğinizi yedirirken aynı zamanda ona da pişen çorbadan bir kâse verirsiniz. Sıcak çorbanın buğusunda çocukluğunuzu hatırlar daha da mutlu olursunuz… 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR