Kadınlarımızın Günü; 8 Mart
8 Mart denince akla gelir kadınlar günü. Kadınlara bahşedilen günün timsalidir 8 Mart. Kadınlık ise bir tarihe sığıverecek ölçüde ucuz değildir. Kadınlık denince fedakarlık, emek, vefakarlık, analık, sahipleniş, hoşgörüş gibi en güzel sıfatlar gelir akla. Kadının hakkına bakılırsa karşılığı ne ödenir ne de verilir. Kadındır evi çekip çeviren, kadındır dünyaya nesiller veren, kadındır sevgi ve saygıyı ayakta tutan, kadındır ki dünyaya merhameti, şefkati ve güzellikleri aşılayan. Kadının değerini günümüzde güzel sözler yerine şiddet almış vaziyette. Kadın dendiğinde akla şiddet, tecavüz, cinayet gelmekte. Sadece 8 Mart gelince adları anılmakta, sanki önemleri fazlasıyla veriliyormuş gibi izlenimler verilmekte. Ama biliyor ve görüyoruz ki kadından geriye şiddetten başka bir tabir kalmamakta. Ne yazık ki bunları duymak da yazmak da kolay değil. Kadının hayatının bu denli ucuz olduğu günümüzde 8 Mart gelince kutlamalar yapılması bizleri mutlu etmemekte. Onlara biçilen günlerde anılmaktan ziyade her gün anılıp onların yaşamlarını ellerinden alınmayacağı günler görmek bizleri mutlu eder. Şiddetin her şekline karşı çıkan sözde bir millet olduğumuzu düşünürsek kadınların da bu karşı çıkıştan faydalanmasını istiyoruz. Dünyanın güzel olmasını, şiddet haberlerinin yok olmasını, barış içinde, sevgi saygı çerçevesinde yaşanılır bir dünya istiyoruz. Mümkün kılmak da bizlerin ellerinde. Bunun aksini düşündüren bir sebep yok.
Bir diğer üzerinde durulması gereken konu ise kadın-erkek eşitliği. Türkiye'de bunun varlığından bahseden kesim bulunmakla birlikte real verilerle konuşacak olursak aksini düşünmek için pek çok sebep bulunmakta. Erkek deyince kadın susar, kadın haddini bilir, kadın geri çekilir. Bizler bu zamanımıza kadar bu zihniyeti aşılayan milletle büyüdük. Erkek her zaman kadından önce oldu. Kadın yapınca namus davası olurken, erkeğin yapması onun omuzlarını kabarttı. Namus uğruna katledilen kadınlara karşı namus davası yüzünden öldürdüm diyen erkekler dışarlarda serbest gezdi. Bunun adına iyi niyet dendi, pişmanlık dendi. Cezada indirim dendi. Ölen kadına olurken erkek yine önde başı dik şekilde hayatını sürdürdü. Vah gidene diyen millet olup sustuk. Geride kalan evlatlar, yarım kalan hayatlar, parçalanan aileler kaldı. Sonra kadın erkek eşitliğinden bahsedildi. Sanki çok da uygulanılıyormuş gibi. Her gün bir önceki günden ders çıkarılması gerekirken daha da arttı. Ve bugün koskoca bir adının şiddetle anılan kadın tabiri kaldı. Mutlu eder mi ki 8 Mart kadını. Onların güzellikle anıldığı bu gün verir mi yüzlerine tebessümü. Bunlara birazda bilimsel verilerle bakalım:
NG Araştırma şirketi, 8 Mart öncesi Türkiye genelinde 18 yaş üzeri, farklı sosyo-ekonomik gruplardan 2 bin 257 kişinin katılımıyla online araştırma platformu üzerinden kadınlar, erkekler ve toplumla ilgili bir kamuoyu araştırması yapmış.
Araştırmaya katılan her 10 kişiden 8’i ülkemizde kadın-erkek eşitliği olmadığını düşünürken, 2’si ise eşit olduklarını düşünüyor.
Her 5 kadından 1’i eşi veya sevgilisi tarafından hayatında en az bir defa fiziksel şiddete uğradığını söylüyor. Zaten kadına yönelik şiddet hâlâ dünyada en yaygın ama en az cezalandırılan suç.
Fiziksel şiddete maruz kalan her 10 kişiden yaklaşık 4’ü bunu kimseye söylemiyor.
Her 10 kişiden yaklaşık 4’ü ise anne, baba ve kardeşi gibi birinci dereceden akrabalarıyla ya da yakın arkadaşlarıyla bu durumu paylaşıyor.
Kadınların yüzde 20’si eşinden veya sevgilisinden hayatında en az bir defa fiziksel şiddet gördüğünü belirtirken fiziksel şiddet uyguladığını belirten erkeklerin oranı yalnızca yüzde 9.
Geçen günlerimiz de şiddetin, istismarı, cinayetin adını çokça duyduk. Gelecek günlerimiz ülkemize sevgi-saygı, kadın-erkek eşitliği bilinci, sağlıklı ve güzellikler getirsin. Sevgiyle kalın...