İSYAN CEMAATİ VEYA CEMAATİN İSYANI
İslâm dininde Siyasi Otoriteye itaat farzdır. “Ey iman edenler! Allah’a, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.”(Nisa Suresi, 59) Ayeti kerime, mana ve mefhumunda hiçbir tereddüte yer bırakmayacak kadar açıktır. Bir tarafta idare eden, siyasi bir otorite, öbür tarafta itaat etmesi gereken bir kesim vardır. İdare eden hükümet, idare edilen cemaattir.
Geçtiğimiz yılın Aralık ayından beri gündem, kendilerine cemaat adı verilen bir kesim tarafından meşgul edilmektedir. Kısa geçmişine rağmen cemaat ekonomik, siyasi ve sosyal olarak yönetime hükmetmeyi amaçlamaktadır.
Olayların geliş sürecinde bir gerçek gözden kaçırılmaktadır. Cemaat ve siyasi otorite bağlamında eşit düzeyde algılanmakta ve adeta rekabet halinde gösterilmektedir. Sağlıklı bir sonuca varabilmek için gelişen süreçte olaylara dikkatli ve hakkaniyetle bakılmayı gerektirmektedir.
Okyanusta seyir halinde bir gemi S.O.S verdiğinde önce bulunduğu noktanın koordinatlarını çok iyi bilmesi gerekmektedir. Çünkü bulunduğu yerin enlem ve boylam olarak koordinatlarını bir derece fazla veya noksan bildirdiği takdirde, gemiyi kurtaracak ekiple buluşma ve kurtuluş ümidi bulunmamaktadır. Bir tarafta idare eden öteki tarafta idare edilen vardır. İdare edilen ile idare eden arasında bir sorun yaşanmakta ve sorun sadece bugünü değil yarınları ilgilendirmekte ve gelecek nesilleri tehdit etmektedir. Sorun, aleni bir isyandır.
Cemaat kendisini bağımsız bir otorite olarak görmekte ve siyasi otoriteye itaati red etmektedir. Eylem ve söylemlerinden bu net bir biçimde anlaşılmaktadır. Siyasi otorite ve cemaat ilişkisinde bir eşitlik bulunmamaktadır. Çünkü birisi idare eden öteki idare edilendir. Olayların değerlendirilmesinde gözden kaçan en önemli nokta burasıdır.
Meri kanunlar ve İslâm açısından durum nedir?
Cemaatin kurucusu ve şimdilerde ABD’nin Pensilvanya Eyaletinde ikameti tercih etmiş bulunan Fethullah Gülen bu konuda ne düşünüyor, diye bir soru akla gelebilir. Çünkü kendileri büyük bir önder ve ismine atfedilen bir hareketin lideridir. Şüphesiz konuyla ilgili düşünceleri önemli.
Ulul emre itaat konusundaki aşağıdaki satırlar kendilerine aittir. Önce virgülüne ve noktasına dokunmadan iktibas edilen aşağıdaki satırları okuyalım. Çünkü siyasi otorite ve cemaat ilişkisini harika ifade etmektedir.
“Evet, Kur'an Ulu'l Emre itaatı emrediyor: "Ey iman edenler! Allah'a, Rasûlü'ne ve sizden olan buyruk sahiplerine itaat edin." (Nisa/59) diyor. Yani, "Ey iman edenler, Allah'a itaat ve inkıyad dairesi içine girin. O'na karşı başkaldırıp serkeşlik etmeyin. Allah'ın Rasûlü'ne -harf-i tarifle anlatılan o belli Rasûle- de itaat edin." (Biz, diğer peygam-berleri de sever ve kabulleniriz. Zira biz, onlara itaat ve sevgiyi, o belli Rasûl ile öğrendik. Peygamberlerin kadr-u kıymetini, O'nun elimize uzattığı ölçü ile ölçüp anladık. Mesih, O'nun nûrlu beyanı içinde, bizim gözümüzün önünde büyük bir peygamber olarak abideleşti, yoksa O, teslisle karartılmış ve kilisede, evet o karanlık zeminde tamamen tanınmaz hale gelmişti. Hz. Mesih'ten Hz. Adem'e kadar bütün peygamberleri O'nun sayesinde tanıdık. Öyleyse, diğerlerini tanımak istiyorsanız, evvela o belli Rasûl'ü tanıyınız, O'na itaat ve inkiyad ediniz!. Ve yine O'nun aydınlık ikliminde ışıktan birer yumak haline geliniz. İşte o zamanı her şey aydınlığa kavuşacaktır.”
Yukardaki satırları Herkül Org sitesinden alınııdı. Fethullah Gülen, 31 Aralık 1976 tarihinde İzmir Bornova merkez Camiinde verdiği vaazda siyasi otoriteye itaati söylemektedir.
Fethullah Gülen konusu sadece otoriteye itaat olan vaazında düşüncelerini daha ileri götürmekte ve İslâm tarihinden canlı örnekler vermektedir.
“İtaat, cemaat olmaya has bir hal ve keyfiyettir. İnsanlar cemaat halinde hareket etmeye başladıkları andan itibaren büyük veya küçük her dairede itaat ve inkıyad da önem kazanmıştır.
Bir mü'min, itaatın ne demek olduğunu bilmeli ve mutlaka etmelidir. Efendimiz, kemal-i hassasiyetle bu iş üzerinde durmuş ve bu duygunun gelişmesi için lazım gelen her şeyi yapmıştır. Biz bu mevzuda sadece bir-iki misal arz edeceğiz.”
Ogün bu düşünceleri seslendiren kişi ne oldu da şimdi siyasi otoriteye itaati değil isyanı telkin etmektedir?
Zaman değişmektedir. İzmir Bornova merkez Camiinde öyleydi ama Pansilvanya da böyle. Peki vaazın sonunda dile getirdiği şu sözlere ne buyrulur:
“Şimdi bir de meseleye cemaat ruhu ve itaat açısından bakalım: Efendimiz (sav) bir azatlı köleye itaat ve inkıyadı, onu kumandan nasbederek öğretmiş oluyordu. Tabii böyle bir operasyonu günümüzün şartlarına görede değerlendirmemek icab eder. Zira o gün, köle hayvan muamelesi görüyor, efendileriyle beraber oturup yemek yiyemiyor, üçüncü sınıf bir insan olarak kabul ediliyordu. İşte Efendimiz (sav) öyle birisini, onların başına getirdi; "itaat ve inkıyad edin" buyurdu. Bu mevzuda Efendimiz (sav), o kadar ısrarlıydı ki, vefat etmeden bir kaç gün evvel babasının intikamını almak ve düşmanlara ders vermek üzere, Bizans'a teşkil buyurdukları bir ordunun başına, 20 yaşını henüz doldurmuş, Üsame İbn-i Zeyd İbn-i Hârise'yi kumandan tayin etmişti. Hâlbuki bu orduda Ebu Bekirler, Ömerler birer nefer olarak bulunuyordu. Bununla da Efendimiz, yine bir cahiliye düşüncesini yıkmak; itaat ve inkıyad ruhunu oturtmak istiyordu. Çünkü Üsame, bir kölenin evladı ve fakirlerden fakir bir insan idi. Efendimiz (sav) de işte böyle fakir, genç ve bir köleden doğma birisine itaat ettirmek suretiyle, itaatin ne demek olduğuna dikkat çekiyordu. Allah Rasûlü, bütün hayatı seniyeleri boyunca itaat ve inkıyada çok ehemmiyet vermişti.”
İçinde yaşadığımız olaylara yeniden bakmak ve değerlendirmek gerekiyor. Bir tarafta kendisine itaat edilmesi gereken siyasi bir otorite, öbür tarafta otoriteye isyanı iş edinen ve bunda ısrar eden bir kesim var.
Tarihte itaat ve isyanın pek çok örnekleri bulunmaktadır. Ama bunun en çarpıcı örneği Simavna Kadısının oğlu Şeyh Bedrettin gösterilebilir. Pansilvanya Mukimi, Şeyh Bedrettin’le ne kadar benzeşiyor.
Tarih tekerrür mü ediyor? Evet, ama ibret alanlar için.
GÜNÜN HİKMETİ :
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.