Şule Erciyas

Şule Erciyas

İman Sevgisi

İman Sevgisi

Cenâb-ı Hakk’ın varlık âlemine ve ruhumuza nakşettiği en nadide duygu sevgidir. Sevgi; insanı Rabbine bağlayan, gönülleri birleştiren, hayatı anlamlı kılan eşsiz bir duygudur. Öyle ki, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, samimi sevgi, Yüce Rabbimizin varlığının delillerinden biridir.

Kur’an-ı Kerim’de “İman edenlerin Allah sevgisi çok kuvvetlidir.” buyrulur. Evet, bir müminin kalbinde en değerli köşe, Cenâb-ı Hakk’ın sevgisine ayrılmıştır. Mümin, Rabbini şartsız ve sınırsız bir biçimde, ihlas ve ihtiram ile sever. Aynı zamanda, Allah’ın sevgisine layık bir kul olabilme gayreti taşır.

Mümin, Allah’a duyduğu derin sevgiyle tüm mahlûkata rahmet nazarıyla bakar. Yaratılanı sever Yaratan’dan ötürü. Müminin yüreği, Allah Resûlü (s.a.s)’in sevgisiyle de doludur. Zira adı güzel kendi güzel Peygamberimizi sevmek, bize onun ümmeti olma şerefini bahşeden Rabbimizi sevmenin gereğidir. Mümin bilir ki Peygamber Efendimizi sevmek, onun bize emanet olarak bıraktığı yüce Kitabımız Kur’an’a ve hikmet yüklü sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmak demektir.

Onun yolundan gitmek, onun sevdiklerini sevmek, onun ahlakı ile ahlaklanmaktır. Hucurat suresi 7 ayetinde buyrulmaktadır; Şunu da bilin ki, aranızda her meselede kendisine müracaat etmeniz gereken Allah’ın Rasûlü bulunmaktadır. Eğer o Rasûl, birçok işte size uyacak olsa, başınız derde girer, gerçekten sıkıntıya düşersiniz. Ama Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsleyip güzelleştirdi. Buna karşılık küfürden, her türlü günahtan ve isyândan sizi iğrendirdi. İşte itikat, amel ve ahlâk bakımından doğru yolda yürüyenler, bu özellikleri taşıyan mü’minlerdir. Ama sevmek nedir Hz. Peygamber’in bize öğretmeye çalıştığı sevmek nasıl bir sevmektir?

Bencilce tutkularımızın adı değildir sevmek. Kastedilen sevmenin ne olduğunu anlamak için yine vahye ve Hz. Peygamber’in diğer söz ve eylemlerine bakmak gerek. Burada gerekçelerini ayrıntılı aktarma imkânı olmasa da görünen o ki, kendine ait kılma, sahip olma eylemlerinin tanımlayıcısı değildir sevmek. Sevmek vermektir. Bunun için vahiyde imanın göstergelerinden bahsedilirken sık sık vermeye gönderme yapılır. Sevmek vererek olmaktır, sevmek nihayetinde vererek O’nun olmaktır.

Sevmek varoluşa gelişin hissidir ama sevmek his olmaktan öte verme eylemiyle biçimlenen bir davranıştır da. Ve insanlığın bu en güzel en büyük öğretmeni en basit, en kolay davranışlarla başlıyor bize öğüt vermeye; “kardeşine selam ver” diyor. Ya da “kardeşine tebessüm etmek sadakadır” diyor. Öyle değil mi; gülümseme de bir verme, bir bağış değil mi. Verin ki sevme filizlensin içinizde ve bu filizden iman tomurcuklansın.

Elbette sevgi ve sevgiyle bağlantılı iman derece derecedir. Dolayısıyla sevgi ve imanla bağlantılı verme eylemi de derece derecedir. Kur’ân’da Allah, vermenin en zoruyla sınadığı İbrahim’i kendine dost (halil) edindiğini söylemez mi. Sevginin bulunmadığı bir yerde imandan bahsetme imkânı yoktur.

Zira iman, kalpte sevgi çiçeğini açtırdığı ölçüde kendisi de anlam kazanır. Bu anlamda mümin, kalbi sevgiyle yoğrulmuş kişi olarak da tanımlanabilir. Elbette bu sevgide en temel olan, insanın Yaratıcısına duyduğu sevgidir. Ancak bu sevgi kısır bir sevgi değildir. Yaradan’ı merkeze alıp O’nun yarattığı bütün mahlûkata yayılan engin bir sevgidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR