Geçtiğimiz cuma günü aileleri zalim Çin tarafından toplama kampına atılan Uygur Türkleri, seslerini duyurmak için eylem yapmak istedi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, dün Eyüpsultan'da katıldığı toplu açılış törenine Uygur Türkleri seslerini duyurmak için ellerinde toplama kampı ile ilgili küçük afişlerle gittiler. Polisin müdahalesi sert oldu.

Polisin sert müdahale ettiği ve Doğu Türkistan’daki zulme dikkat çekmek için hazırlanan afişlerin açılmasına müsaade etmediği eylemde, evladı Çin’in toplama kampına atılan 81 yaşındaki Uygur Türk’ü Mahmut Tohti’nin parmağı kırıldı ve kaşı açıldı. Tohti Dede’nin maruz kaldığı muamele hepimizi derinden sarstı. Türk Milletinin gönlünde yeri olan şerefli Türk Polisliğine asla yakışmayan bir takım kişilerin bu üniformayla Türk milletine yaptığı zorbalığa göz yumamayız.

Kızıl Çin her geçen gün Doğu Türkistan’da zulmünü arttırırken maalesef Çin’in uluslararası gücü de artıyor. Kızıl Çin’in zulmünden başka ülkelere sığınan Uygurların birçoğu Çin’in uluslararası gücüyle yaşadıkları ülkelerde dahi rahat edemiyorlar. 

Şimdi gelelim son birkaç senedir Türkiye’de yaşananlara. Hamdolsun Kızıl Çin’e Uygurların iadeleri artık söz konusu değil. Fakat aileleri Doğu Türkistan’da kalan ve Çin’in toplama kamplarına kapattığı Türkiye’deki Uygurlar, buldukları her fırsatta ailelerine ulaşmak için çabalıyor. En temel insan haklarından ulaşma hakkından bile mahrum bırakılan soydaşlarımız Çin elçilikleri önüne giderek mazlum ailelerinin sesini duyurmaya çabaladılar. Ancak geçtiğimiz sene de bu senekine benzer bir polis müdahalesine şahit olmuştuk.

Uygurlara bir teröristmişçesine yapılan hiçbir muamele asla kabul edilemez! Bugün kendi haklarını ve ailelerinin haklarını arayan Uygur Türklerine yapılan yoğun baskı ve sert müdahaleleri tamamıyla TÜRK MİLLETİNE yapılmış bir müdahale olarak kabul ediyoruz. 

‘’21.yüzyılda yamyamlar bile hür, Türkler neden hâlâ esir?’’ sorumuzun haklılığını haykırıyoruz!

Evet, mazlumun ırkı ayırt edilmez fakat açıkça gördük ki geçenlerde aslında göç politikasını doğru yönetemeyenler yüzünden milletin tepkisine maruz kalan Suriyeli çocuğun kendini haklı olarak savunması ‘’Ben Bir İnsanım’’ tagleriyle gündem oldu. 

Fakat 81 yaşındaki Tohti dedemizin ak yüzüne kızıl kanının dökülmesi gündem olmadı!

Güya bütün insanlığı kucaklayan ve konu mülteci meselesi olduğunda mültecilerin hakkını maalesef yanlış politikaları da destekleyerek savunanların bugün Doğu Türkistanlı dedemizin uğradığı saldırıya karşı seslerinin çıkmadığını gördük.

Biz uzunca senelerdir mesele Türk’ün meselesi olduğunda göz yumanların kim olduğunu, işin içine bir çıkar girmediği sürece bu memlekette verilen en az değerin Türklere olduğunu biliyoruz.

Bağımsız Doğu Türkistan'ı savunan Uygur kardeşlerimize her fırsatta terörist diyen Doğu Perinçek, şimdi mutlu musun?

Peki Perinçekle aynı çizgiye gelip ÇKP mağduru olan Uygur kardeşlerimize terörist muamelesi yapanlar önce Allah'a sonra Türk milletine nasıl hesap verecekler?

Kızıl Çinle iyi ilişkiler uğruna Doğu Türkistanlı dedemizin ak sakalına kızıl kanını dökenlere karşı HEPİMİZ UYGURUZ!

KANIMIZLA CANIMIZLA DOĞU TÜRKİSTANLI UYGUR KARDEŞLERİMİZİN YANINDA, ONLARA ZORBALIK YAPAN ZİHNİYETİN TAM KARŞISINDAYIZ!

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ DOĞU TÜRKİSTAN! Diyorum. 

Yazımı, Tohti dedenin yaralanması üzerine Doğu Türkistan Toplama Kamp Mağdurları Platformu üyelerinin Pazar günü Eyüp Sultan Camii önünde yapılan basın açıklamasıyla bitiriyorum.

 "Çin'i ve ona destek verenleri lanetliyoruz. Asla susmayacağız. Zalim Çin'e karşı asla boyun eğmeyeceğiz. Eğer siz zalime zalim diyemiyorsanız, bizim hak arayışımıza engel olmayın. Bizim kalbimiz zaten yaralı. Yaramıza merhem olamıyorsanız da acımıza acı katmayın. Biz buradan tüm siyasi partileri atamız Bilge Kağan'ın dediği gibi Çin entrikalarına kanmamaya çağırıyoruz. Sözlerimi peygamber efendimizin sözleriyle bitiriyorum: Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah'ın arasında perde yoktur. Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Ona ihanet etmez, yalan söylemez ve yardımını da esirgemez."