Yenir nefes için...!
Dünya; malesef çok yüzlü insanların ve devletlerin barınağı haline geldi. İttifaklar yapılır, müttefiklikler oluşur, sözler verilir, imzalar atılır ama kapılar kapanınca çıkar ve menfaatler ön plana çıkarak alçakça hain planlar masanın üstüne yatırılır. Üstelik daha atılan imzaların mürekkebi bile kurumadan.
Bunun yüzlerce, binlerce örneğini görmek mümkün. Hafızalarda canlılığını koruyan, ABD'nin, Suriye'deki PKK/YPG terör örgütlerine gönderdiği binlerce tır silah ve son olarak da Türkiye için son derece tehlikeli üç teröristin öldürülmesinden sonra ABD nin taziye mesajı yayınlaması.
Peki ya adına dost, kardeş ülke dediğimiz devlete benzer toplulukların Türkiye düşmanlığına ne demeli?
Bu ve benzeri örnekleri çoğaltabiliriz. Bütün bunlara karşılık Türkiye neler yapıyor?
Devletler özetle; milletlerin sahip oldukları, kaba tabirle, beslendikleri kültür ve gelenekleri üzerine kurulur.
Bütün Türk devletleri; adalet, barış, kardeşlik, dostluk, yardımlaşma, insanca yaşama, insani değerleri ön planda tutma gibi özellikleri ile Türk-İslam Kültürünün temelleri üzerine kurulmuştur. Batılı devletlerin hangi temeller üzerine kurulduğu ise herkesin malumudur.
Devletler arası yapılan bütün hainlikler ve alçaklıklar karşısında Türkiye ne yapıyor diye sorduk?
Yapılan anlaşmalara sadık kalıyor, verdiği sözleri tutuyor, her fırsatta elindeki sınırlı imkanlarla zor durumda olan devletlerin yardımına koşuyor ve insanlığın selameti için elinden geleni yapıyor.
Hemen yine hafızalarımızda canlılığını koruyan bir kaç örneği sıralayacak olursak; salgında, bir çok devlet salgın malzemesi savaşı yaparken, Türkiye salgın malzemesi yardımı yaptı, Rusya-Ukrayna savaşında tarafsız kalarak insanca yaklaşımlar sergileyerek barış için uğraş verdi, son olarak da;
" Yeni bir nefes için, insanlık adına Tahıl Koridoru Anlaşması imzalanmasına vesile oldu, ev sahipliği yaparak bütün dünyanın takdirini kazandı"
Bu, devlet kuruluş kültür ve geleneğinin bir yansımasıdır.
Türkiye, dünyanın "Barış Limanı" haline geldi dersek abartmış olmayız. Bu gurur ve şeref Türk Milletinin sahip olduğu hasletlerle birebir örtüşmektedir.
Türkiye, Tahıl Koridoru Anlaşması ile; açlık sınırında olan, gıdaya ulaşamayan, ortalama yıllık bir kg. buğday düşen yaklaşık elli ülkeye, milyonlarca ton buğdayın serbest bırakılması ile "Yeni bir nefes" olmuştur.
Bir önceki yazımız da, "gıda savaşları"ndan bahsettik. Aç insanın neler yapabileceğine değindik. Hangi teknolojik üstünlüğe sahip olursanız olun, hangi nükleer silahları üretirseniz üretin, insanlığın açlığa mahkum edilmesi ile hiçbir devlet güvende olamaz.
Ve yine dedik ki, "Üçüncü Dünya Savaşının çıkmasının asıl nedeni gıda olacak, insanlık ilkel bir hayata tekrar dönecektir." Bu herkes tarafından bilinen bir gerçek olmasına rağmen, bile bile dünya bu sona doğru gitmektedir. Buna "Dünyanın intiharı" da diyebiliriz.
Türkiye sahip olduğu kadim kültürünün gereğini yapıyor yapmaya da devam edecektir.
Temeli efsanelere, tanrılara ve onların savaşlarına dayanan, intikam, hırs, öfke, ego, bencillik, sahip olma arzusu, hükmetme hazzı ile yoğrulan Judeo- Grek Batı kültürü doğrultusunda hareket eden Batılı devletler, beklenen sona doğru hızla koşarken;
Türkiye, yakılan o korkunç ateşe su taşıyan kuş misali elinden geleni değil, gelmeyeni de yapmaya çalışıyor.
Bize düşen ise; dirliğimizi, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi muhafaza ederek, siyasi farklılıklarımızı bir köşeye bırakarak sımsıkı kenetlenmektir.
Hani hep söyleriz ama uygulamakta sıkıntı çektiğimiz bir söz vardır.
"Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır."
Bu sözü hayatımızın her noktasına uygulamamız, vatan, devlet, millet, bayrak sevgimizin pekiştirilmesi olacaktır.
Kendimize, devletimize, milletimize ve bütün insanlığı,
"Yeni bir nefes" olmak selam ve duasıyla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.