Ahmet Fidan

Ahmet Fidan

Haram Para İle Şişinmek

Haram Para İle Şişinmek

Geçen gün taziye için bir dostumun ofisine uğradım. Paralel yapının önemli, muhterem, mübarek, mualla ve mücella simalarından iki zat, ulvi bir taziyede bulunmak üzere teşrif eylediler. Bir taziye ziyaretinde olması gereken adap, edep ve nezaket kuralları çerçevesinde taziyede bulunuldu. Haliyle taziye ziyaretlerinde sadece uhrevî konular konuşulmuyor, güncel konularda sohbet arasına serpiştiriliyor. Ziyaretçiler nezaket kuralları çerçevesinde boşluğu doldurmak için yeni konu başlığı icat ve ihdas ederler. Bahse konu ziyarette de nitekim öyle oldu.

                “Nasılsınız?” sorusu ve “Elhamdülillah!”  faslından sonra kısa ziyareti değerlendirmek için yeni konuşma başlıklarıyla sohbet devam etti. Gelenler birbirlerini tanıyor ve niyetlerini, maksatlarını biliyorlar. Herhangi bir tartışmaya meydan vermemek için karşılıklı sohbetin yukarıda işaret edilen temel ilkelerine özen gösterildi, cümlelere ve ifadelere dikkat edildi. Amaç, taziye sunmak, çatışmaya ve tartışmaya meydan vermemek.  Taziyeye gelen muhterem her zaman olduğu gibi son derece şık giyimli, bilinen kesimin maruf ve malum zatlarından biri. Nezaket kurallarına uymada çok hassastır.  Harika bir kravat şık giyimini tamamlıyor. Yaşı ilerlemesine rağmen hala sinekkaydı tıraşına azami titizliği gösterir. Yine öyleydi. Özellikle 17 Aralık Hükümet darbesi teşebbüsünden sonra hiç karşılaşmamıştık.

                Kendisi ile muarefemiz yıllar öncesine dayanmaktadır. Erzurum’dan çok sevdiğim ve itibar ettiğim bir dostum tanıştırmıştı. Kendisini sever ve sayarım. Yakinen tanışıklığımıza rağmen pek çok konuda görüşlerimiz uyuşmamaktadır.

                Taziyede bulunduğu dostuyla uzun zamandan beri görüşemediklerinden bahis açtı ve hemen arkasından haziruna,  hayli zamandır merak ve a çok arzu ettiği Çin’e yaptığı seyahatini büyük bir tevazu buketi içinde kibirle anlattı.  Dünyanın pek çok ülkesini, hatta köşe ve bucaklarını görmüş bu önemli zat Çin seyahatini meğer uzun zamandır hem arzu eder hem de merak edermiş. Nihayet bu emeline ulaşmanın mutluluğunu ve tadını bizimle paylaştı.

                Bürokrat emeklisi zatı muhterem bu güzel ve verimli seyahatinin maliyeti konusunda bir rakam söylemedi, es geçti. Çin seyahatinin giderlerini tahmin edileceği üzere elbette cebi şeriflerinden karşılamamış.  Uzun zamandan beri üst düzey yöneticisi olduğu kesimin kise-i şahanesinden yapmıştır. Yoksa gariban emekli bürokrat maaşıyla böyle bir seyahatin gerçekleşmesi rüyada bile mümkün değildir. Geçenlerde bir müddet cemaatin içinde kalmış, gazetelerinde yazarlık yapmış ve şimdilerde yavaş yavaş yaşadıklarını okuyucuları ile paylaşan Ahmet Taşgetiren, gördüklerini ve yaşadıklarını köşesinde yazmıştı.  Cemat-i şerifin üst düzey yöneticilerinin ne acayip lüks tüketim ve konforu içinde yaşadıklarını çarpıcı bir şekilde dile getirmişti.  Sözünü ettiğim zatı şahanede aynen öyle. Çin seyahatinden bir miktar da bize tattırdı. Müstefit olduk.

                Beraberinde bulunan kardeşimizin cereyan eden sohbette pek rahat edemediği belli oluyordu. Yeni bir konu başlığı peşinde olduğu her halinden belliydi. Önce ellerini ovuşturdu. Dizlerinin üzerine koyduğu ellerini iki yana savurdu. Kafasını biraz öne eğerek, gözlerini çevresindekilerin, yani bizlerin yüzlerinde gezdirdi.  Bitmek üzere olan taziye ziyaretini tamamlamak üzere yeni bir konu aramakta olduğunun izlemini verdi. Çevreden ses çıkmayınca bu kez beyninin arka tarafında zorla engellediği düşüncelerini döktürmeğe başladı.

                “Hükümet cemaate çok haksızlık ediyormuş. Bunun önüne geçilmeliymiş. Hiçbir kurum ve kuruluşun yapamadığını yapmış…”  Hani söyledikleri de yalan değil. Şimdiye kadar kaç cemaat hükümet devirmeye kalktı. Biraz daha ileri gitti. Düşüncelerinin onaylanmasını bekledi. Büyük abi bakışıyla susmasını işaret etti. Ama öbürü dinlemedi devam etti. Beriki baktı tatsız şeyler olacak kalktı. Öteki susmadı devam etti.

                Zariler (ziyaretçi) den birisi kendilerine Meşhur Alim İmam Maverdî’yi tanıyıp tanımadıklarını sordu. Baş işaretiyle tanıdıklarını söylediler. Öbürü devam etti. Maverdî “Ahkam-ı Sultaniye” adlı eserinin ilk paragrafında “İdare edilenlerin siyasi otoriteye mutlak itaati”ni yazar. Hükûmet idare eden, cemaat idare edilendir. Cemaat,  Hükümetin eşiti bir kurum mudur? Cemaatinizi siyasi otorite ile eşit seviyede mi görüyorsunuz?

                Beklemedikleri kibar ve nazik ikaz karşısında ikisi birden paniklediler. Telaşla soruya cevap yetiştirmekte gecikmediler. “Hükümet PKK lideri Öcalan’a açtığı diyalog kapısını bize açmadı.” Bir taziye ziyaretinin arkasından tüm bunları niçin paylaşma ihtiyacı duydum? Kamuoyunun gözü önünde cereyan eden bunca hadiseye rağmen ve iç dünyaları açık seçik dışa vurmuşken birileri hala kendilerinin izledikleri batıl yollarını hak göstermede devam ediyor. Çünkü kise-i cemaat tatlı. Kim arzu ettiği dünya ikbal ve itibarını elinin tersiyle itmek ister. İşin aslı dünyaperverlik bazılarını ta kalplerinden esir almış bulunuyor.

 

 

G Ü N Ü N   H İ K M E T İ

“Ya hayır söyle yahut sus.”

Hadis-i Şerif

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR