Kürşat Bahaeddin Carda

Kürşat Bahaeddin Carda

YARIN BUGÜNÜ ARATIR MI?

YARIN BUGÜNÜ ARATIR MI?

“Bu devirdeki gençlerde ahlak kalmadı!” “Eğer ahlaklı olsalardı bu halde olmazlardı…” cümlelerini sık sık gençliğini geride bırakmış orta ve üst yaştaki insanlardan duyarsınız.

Son dönemde toplumsal resmimizi gösteren gasp, soygun, cinayet ve cinnet vakalarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Banka soygunları, basit sebeplerle başlayıp kanlı şekilde sonuçlanan kavgalar, silahlı çatışmalar ve gasp olayları neredeyse sıradanlaşmaya başladı. Bu olaylarda fail konumunda bulunan gençlerin sayısı ise bir hayli fazla. Veriler; Türkiye’de geçen yıl suça sürüklenen çocuk sayısının, önceki yıla göre yüzde 14,5 artarak 115 bin 439 olduğunu gösteriyor. Nitekim hızla artan uyuşturucu kullanımı da bu artışı tetikliyor.

Bugün sosyologlar, ülkede adeta toplumsal bir cinnet yaşandığını ifade ediyorlar. Aslında daha yakıcı bir ifadeyle toplum yanıyor ve bu yangının yakıtı ise ne yazık ki çocuklar ve gençler. Her an sonuçlarını bizzat hissettiğimiz bu toplumsal çöküntü atmosferinde gören gözler, idrak eden akıllar için ayan beyan ortada olan bir hakikat var ki; eğer böyle devam ederse yarınımız bugünümüzden daha iyi olmayacak. Çünkü sokağa her çıkışımızda, televizyonu her açışımızda, gazete sayfalarını her çevirişimizde her an karşımıza çıkan toplum portreleri ve trajik hayatlar bunu ispat ediyor. Nasıl mı?

Günün herhangi bir saatinde elinize kumanda aletini alıp zaplayın, televizyon aleminin starlarına mutlaka rastlarsınız. Boş hayatlarını, yoz ilişkilerini, üç kuruş etmeyecek muhabbetlerini, ucuz dünyalarını topluma enjekte etmekle meşguldürler. Ne acıdır ki; hayatlarında tek bir okkalı fikir üretmemiş, tek bir anlamlı laf etmemiş, dinden, dünyadan, insandan, hayattan bihaber bu zevat devamlı toplumun önünde özendirilen hayatlarıyla örnek edinilmesi için çalışılanlardır. Kafalarını çevirip bu toplum ne haldedir diye bakmayan, kendilerini, bedenlerini, ölçüsüz ilişkilerini, sonu gelmeyen basitliklerini topluma dayatan, sanki sadece star olan fakat insanlıktan bihaber, kalpleri, vicdanları, insafları kurumuş, aidiyetleri yok olmuş bu şahsiyetler gençlerin idolleri haline getiriliyor. Hiç çocuğunuza bu açıdan baktınız mı?

Artık aşkın, maceranın, ihanetin, aksiyonun, yalan-dolanın âlâsının kurgulandığı televizyon ekranlarına evli olduğu halde başka bir erkekten hamile kalarak çocuk sahibi olan kadınların, çocuğu ve eşini kabullenerek baş tacı eden adamların ne kadar ilerici olduğuna ve medeniliğine dair haberler yansıyor. Böylelikle aile yapısının içi boşaltılarak toplumun dini, ahlâki değerleri ifsad ediliyor. Haberiniz var mı?

Sperm bankalarına ilgi artıyor. Bir anne adayı bu yolla gidip, boyunu bosunu beğendiği bir adamdan çocuk sahibi olmak istiyor ve parayı basıp oluyor da. Bu durumda kim-kimin babası veya kardeşi bilinmiyor, böylelikle nesepler birbirine karışıyor. Hatta bu yolla çocuk sahibi olmak için girişimde bulunan medyatik insanlar övülüyor. Toplumun bunu kanıksaması için benzer bir mantıkla diziler bile çevriliyor. Fark ettiniz mi?

Artık çocuklarımızın ahlâkı gerçek hayatla alâkası olmayan, olağanüstü güçleri olan insanların hayatını anlatan, her bölümünde silahların patladığı, para uğruna en değerli erdemlerin bile satılabildiği, ikiyüzlü şahsiyetlerin ve hayatlarının özendirildiği, ufacık çocuklara el ele göz göze sevgili rollerinin verildiği ekranın ahlâkına göre şekillendiriliyor. Biliyor musunuz?

Sonunda hiçbir zaman bizim inancımızı temsil eden öz değerlerimizin bir sonucu olamayacak, köken ve pratikteki manası itibariyle bizden olmayan modern tanımının içine girdik.

Çünkü toplumsal görünüm artık; ortak sıradan zevklerin, tüketimi arttırıcı yaşam tarzının, soru sormayan bireyin, sığ bir hayat anlayışının, komşuluk, akraba, aile, yardımlaşma, dostluk ve bunun gibi sayabileceğimiz yüzlerce insani, ahlâki değerin tükendiğini işaret ediyor. Bu hayat bireyi pragmatik ve oportünist davranışlara itiyor. Toplum olarak şu ya da bu düzeyde, dünyevi olması itibariyle mutlak anlamda küçük olan bir takım unvanlar ve belli rahatlıkları edinmek, onları muhafaza edebilmek için kolaylıkla mazeretler üretiyor, yaklaşım ve tavrımıza kendimizi doğru ölçütler içerisinde sorgulamadan meşruiyet kazandırıyoruz. Bütün davranışlarımıza yansımış ve bütün yaklaşımlarımıza mührünü vurmuş bir ahlâk anlayışı geliştirmekten uzak bir toplum olarak adeta reddi miras anlamını taşıyabilecek bir anlayışla tarihi seyrimize vurdumduymaz bir şekilde devam ediyoruz.

Bu toplumsal çöküntü atmosferinde çizdiğim toplumsal portrenin bize gösterdiği yalın bir hakikat mevcut; toplumun değer yargıları Batı kaynaklı fikirler, değerler tarafından an be an çürütülüyor. Bu çürümüşlüğün yansıdığı en bariz alanlardan bir tanesi de ahlâki alandaki çürümüşlüktür. Çünkü ahlâksızlık adeta "sıradan vaka" haline gelmiş durumdadır.

Bugün ahlâksızlık derken daha çok kişinin büyük ve küçüklere karşı olan davranışı ve karşı cinsle meşru olmayan ilişkileri gibi tutumları daha çok kişisel düzeyde cereyan edip sadece o boyuta hapsedilen bazı fiilleri düşünmeyi yeğler olduk. Çünkü böylesi toplumun genelinin işine de geliyor.

Aslında ahlâki bozuluş daha en başında, bu düşünüş tarzını seçişte kendisini açığa vuruyor. Sözünü etmek istediğim ahlâki bozulma kişisel boyutun üzerinde daha geniş çaplı etkilere sahip, toplumu bütünüyle etkisi altına alan ve mevcut işleyiş tarafından da meşruiyet kazandırılan bir bozulma, bir çürüyüş.

Bu yüzden dışarıdan bakıldığında insani, ahlâki, vicdani tüm sınırları çiğnemede kararlı gibi görünüyoruz. Daha da kötüsü, bu görüntümüz bize ürperti vermiyor. Bozuluşumuzun her boyutunu peçeliyor ve bırakın ona mazeretler arayarak kendimizi rahatlatmayı, bazen neredeyse onu bir fazilet gibi sunuyoruz. İşte kutsal değerleri, ahlâki ölçüleri, insani hassasiyetleri berhava edilmiş bir toplumun geleceğinden bu minval üzere ilerlendiği müddetçe ümitvar olunabilir mi? Yarınımız bugünümüzü aratmaz mı?

Peki, bahsettiğim ahlâki bozuluş, çürüme atmosferine derin bir bakış açısıyla baktığımızda toplumun bu halde olmasında ahlâki bozuluş bir sebep mi yoksa sonuç mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR