GÖNÜLLER YAPMAYA BAKALIM
Gönül; insanı insan yapan, onu güzelleştiren hal ve davranışın merkezidir. İnancımız gereği gönül, " Nazargah-ı İlahi " olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, kalp kırmamaya, gönül yıkmamaya, gayret göstermeliyiz. Bilakis 'acaba Rabbin rızası hangi gönülde gizlidir' diyerek, dış görünüşün bizi aldatmasına fırsat vermeden, gönüllere hizmet yolunda koşturmalıyız.
Bahaeddin Nakşibend hazretleri, gönül almanın kişiyi, Allahü tealaya yaklaştıracağını şöyle ifade etmiştir :
" Hakk'ın nazarının bulunmadığı hiçbir kalp yoktur. O kalbin sahibi bunu ister bilsin ister bilmesin! Ehlüllah, kalpteki Nazargah-ı İlahi 'den feyz alabilmek için halkın yükünü çekerek, gönül almaya çalışırlar. "
Yunus Emre de bu konuyu bir dürtlüğünde ne güzel özetlemiştir:
Gönül çalabın tahtı,
Çalap gönüle baktı,
İki cihan bedbahtı,
Kim gönül yıkar ise.
Büyükler gönül kırmayı, Kabeyi yıkmakla eşdeğer, hatta daha büyük bir günah olarak kabul etmişlerdir. Çünkü Kabe kul yapısıdır; oysa kalbi, Rabbi teala yaratmış ve nazargah eylemiştir.
Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) Kabeyi tavaf ederken şöyle buyurduğu nakledilir:
" Sen güzelsin, kokun da ne hoştur! Sen ne kadar büyüksün; hürmetin de çok büyüktür! Allah'a yemin olsun ki, mü'minin hürmet ve kıymeti senin hürmetinden daha büyüktür. Şüphesiz Allahü teala sende bir şeyi haram kıldı; seni haram bölgesi yaptı. Fakat mü'minin üç şeyini haram kıldı; malını, kanını ve şerefini... Bir de mü'minin hakkında kötü zan beslemeyi yasakladı. "
(İbn-i Mace, Taberani, Beyhaki, Heysemi)
Allahü teala, kulunun gönlüne o kadar değer vermiş, o kadar kıymet vermiştir ki, bir mü'minin diğer bir mü'min kardeşi hakkındaki kötü zannını bile kul hakkı olarak kabul etmiş ve bu nedenle yaptığı hiçbir ibadeti kabul etmemiştir.
Feridüddin-i Attar hazretlerinin Tezkiretü'l-Evliya adlı eserinde Ebu'l-Hasan Harkani hazretlerinin, bir mü'min kardeşini incitme ile ilgili şu sözleri tam da bu konuyu anlatmaktadır :
" Bir din kardeşini incitmeden sabahtan akşama çıkan bir mü'min, o gün akşama kadar Rasulullah (s.a.v) Efendimiz ile beraber yaşamış gibidir. Eğer bir mü'mini incitirse Allahü teala onun o günkü ibadetini kabul etmez. "
Peygamber Efendimiz (s.a.v)'de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır :
" Kıyamet gününde ümmetimin müflisi şu kimselerdir ki, namaz, oruç ve diğer ibadetleriyle gelmiştir. Fakat birisine sövmüştür, birisine iftira etmiştir, birinin malını yemiştir, birinin kanını dökmüştür. Yaptığı bu zulümlere karşılık, hak sahiplerine sevapları verilir. Sevapları bitince, hak sahiplerinin günahlarını yüklenir ve cehenneme atılır. "
Bu nedenle, dünyalık küçük çıkarlar, nefsin arzu ve ihtirasları için, ahiretin sonsuz saadetini feda etmeye değmez.
Gönül bahçenizin, merhamet ve af çiçekleriyle bezenmesi ve bu çiçeklerin kokusunun, diğer gönül bahçelerine ulaşması dileğiyle....
Selam ve dua ile....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.