Kürşat Bahaeddin Carda

Kürşat Bahaeddin Carda

Ermenek’in ‘gör’ dediği

Ermenek’in ‘gör’ dediği

Artık bu ülkede her Allah’ın günü korkunç, acı dolu pek çok şey yaşanıyor. Bu yaşananlar, saklanıp gizlenebilen hiçbir acı, sefalet tablosu bulunmadığını, her türlü sefaletin açıkta, ortada, gözler önünde olduğunu bir kez daha gösteriyor. Elias Canetti’nin ifadesiyle; “Ancak bu, herkesin sefalete eskisinden kolay alışabilmesi gibi bir anlamı içeriyor.”
Evet, ne yazık ki Soma’nın ardından Karaman Ermenek’te yaşanan kömür ocağı faciası ve yaşananlar acıya, gözyaşına, anaların feryadına daha kolay alışabilmek gibi bir anlam taşıdığı gibi bir kez daha kimsenin görmek istemediği gerçekleri gözler önüne seriyor.
İşte o acı, gerçek tablolardan birinde; Ermenek’teki maden ocağında çalışan bir işçi; ailesine bakamamaktan, 8 aylık bebeğine mama alamamaktan ve açlıktan korktuğunu belirterek şöyle diyor: “Köylerde artık insanlar çiftçilik yapamıyor, çünkü geçinemiyor. Biz de ocaklarda bu yüzden çalışıyoruz. Ya aç kalacağız ya da bu ölüm kuyularına ineceğiz. Biz de ölüm kuyularına iniyoruz. Bir nevi ölümü seçiyoruz. Ne yapalım, başka bir şey var mı ki yapalım.”
Bütün bu ifadeler, her seçim öncesi duyulan ‘fakirlikle mücadele’ sloganlarının içinin ne kadar boş olduğu, bugüne dek yaraya çare olacak hiçbir adıma dönüşmediği, halka her zaman aynı senaryonun oynandığı gerçeğini işaret ediyor. Çünkü insanlar, ölümü düşünemeyecek, ölümden korkamayacak kadar aç ve çaresizler.
İşte bu tablo, “çaresizliği meydana getiren temel etken nedir” sorusunu gündeme getiriyor. 
Eğer doğru noktadan hareket eder ve bu yaşananları düşüncemize kaynak değil, konu kılarak incelersek sonuçlarını en acı bir şekilde yaşadığımız ekonomik sıkıntı ve fakirliğin en temel sebebinin güneş kadar aşikârdır ki; bugün uygulanan kapitalist sistem olduğunu görürüz. 
Nitekim kapitalist sistem fakirliği ‘tüketim azlığı’ olarak işaret etmekte ve bunun sorumlusu olarak insanların çalışmamasını göstermektedir. Böylelikle işsiz ve fakir insanların aslında kendisinin işsiz bıraktığı ya da asgari ücretli köle olarak çalışması sonucunda fakirleşen insanlar olduğunu kamufle etmeye çalışmaktadır.
Kapitalizmde, ‘iktisadî problem; mal ve hizmette üretimin artırılmasıdır.’ Kapitalizmin iktisadî problem olarak üretimi arttırmayı hedef edinmesi ise üretimin arttırılmasına, mal ve servetlerin yalnızca belli kesimlerde toplanmasına, zenginler ile fakirler arasındaki uçurumun gittikçe derinleşmesine yol açmıştır. Kazaların yaşandığı maden sahipleri ile gariban işçilerin yaşam standartları arasındaki fark bunun ispatıdır.
Peki, bu adaletsizliğin bir çözümü yok mudur?
Elbette vardır. Müslümanlar için yegâne çözüm ve hayat nizamı olan İslam’ın iktisadî nizamı ülkenin fertlerini üretime teşvik etmekle birlikte, iktisadî problem olarak ‘mal ve hizmetlerin dengesiz bir şekilde dağıtılmasını’ görür. Başka bir tabirle fertlerin fakirlik problemine çözümler getirir. Burada toplumun geneli değil tek tek bütün fertler kastedilmektedir.
Üretime teşvik etmek, ya fakirliğini gidermek ya da mülkiyetini daha da artırmak yoluyla ancak ferdin ihtiyaçlarını karşılamak içindir. Bunun gerektirdiği hususlara teşvik, yalnız çalışmak değil, özellikle mülk edinmek için çalışmaktır. Yani sadece üretim için değil bizzat mülk edinmek için üretimi teşvik eder. İslam’ın ortaya koyduğu çözümler, servetten yararlanmak için üretimin yapılmasını beyan etmektedir. Böylece üretimin temel bir problem olmadığına, onun iktisadi problemlerden bir problem olduğuna delalet ettiği gibi, esas problemin mal ve servet dağıtımı denilen mülkiyet, yani mal edinme meselesi olduğu da ortaya çıkmış olmaktadır. Bütün bunlar, şer’î delillerle ortaya konulmuş hususlardır.
Bugün açlık ile ölüm arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılan  adencilerin yaşadığı tabloya baktığımızda bu tablonun servetin adaletsiz ve haksız dağıtımından ortaya çıktığının inkâr edilemez bir hakikat olduğu görülmektedir. Unutmayalım, bu problem üretim azlığından kaynaklanmamaktadır. Çünkü o madende 3 işçi günde 25 ton kömür çıkarmak zorundadır. Türkiye’de yükselen işsizlik, artan fakirlik ve açlığın toplumu sarmasına; bunun çözüme kavuşturulması kendisinden beklenemeyecek olan kapitalist sistem ve topluma çektirdiği zulüm yani servetin/mülkiyetin insanlara dağıtılmasındaki adaletsizlik neden olmuştur. 
Maden işletmelerinin olduğu bölgelere bakın, bu bölgelerin geri kalışlarının sebebi de yine bu adaletsiz dağıtımdır. Yoksa bu bölgelerin geri kalışları bölgenin kaynaklar yönünden fakir oluşundan değildir. Bu nedenle temel problem, üretimin azlığı değil servetin adaletsiz dağılımıdır. Bu husus gerek madenciler, gerek çiftçilikle, gerek hayvancılıkla uğraşanlar, gerekse esnaflar, işçiler ve memurlar olsun her insan tarafından hissedilen bir durumdur.
Türkiye’de adaletsiz dağıtım büyük firmaları, yabancı sermaye bağlantılı şirketleri aşırı derecede zengin yaparken halkın madencisinden çiftçisine kadar birçok kesimini de aşırı derecede fakir hale getirmektedir. Bu kapitalizmin GSMH ütopyasındaki servette genel toplam yüksekliğine rağmen gerçek hayatta böyledir. Öyle ise Türkiye’de asıl problem bizzat mal ve servetin insanlara adaletsizce dağıtımıdır. 
Bu adaletsizliği ortadan kaldıracak olan ise elbette devlettir. Devletin görevi, tabiiyetindeki bütün fertlerin teker teker bütün temel ihtiyaçlarını karşılaması ve garanti altına almasıdır. Hatta her ferde bütün lüks ihtiyaçlarını karşılayabilme imkânını da garanti edebilmesidir. Devlet bütün tebaasına emniyet, barınma, yiyecek ve giyecek, eğitim, sağlık ve toplumu ilgilendiren diğer temel ihtiyaçlarını giderebilme imkânı sunabilmelidir. Lâkin bu ancak hayatta tatbik edilen İslam’ın sağlayabileceği bir durumdur. Nitekim İslam hayat sahasında uygulanırken koskoca bir tarihte şahittir ki; Müslümanlar İslam toplumunda zekâtlarını verecek fakir dahi bulamıyorlardı. Bugün ise açlıkla ölüm kuyusu madene inmek arasında tercih yapan gariban madencilerin yasını tutuyoruz.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR