Dr. Sadık Ahmet, Türk ve İslam Dünyası
İç Anadolu Birliği olarak, Dr. Sadık Ahmet'in 22. ölüm yıldönümü anma törenlerine katıldık.
Bu yıl yapılan anma töreni, diğer yıllardan çok farklı olduğu herkes tarafından anlatıldı. Bu yıl ki kalabalık diğer yıllara göre çok çok daha fazla olduğu dile getirildi. Yapılan konuşmalar, verilen mesajlarda bu bir "Anma Yıldönümü"nden ziyade, farklı bir özlemin ifadesi idi.
Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya 'da, Balkanlarda, hatta Müslüman Türk Dünyasında bir meşale yaktı. Öyle bir meşale ki gelecek asrın Türk Asrı olacağı gerçeğini haykırdı. Öyle ki, Yunanistan'ın, "Batı Trakya da, Türk yok , Müslüman azınlık var" sözleri üzerine, Dr. Sadık Ahmet , "Ben Türküm ve Müslüman'ın" diye haykırmıştır. Türküm demenin suç sayıldığı bir ortamda, "Ben Türküm" demiş ve hapis yatmayı göze almış bir abidevi, efsanevi, hürriyet kahramanı, Türk Dünyasının en önemli liderlerinden biridir Dr. Sadık Ahmet.
Ve kimsenin kaza olduğuna inanmadığı bir kaza sonucu Şehit oldu Dr. Sadık Ahmet. Muhterem eşleri Işıl hanım o meşaleyi söndürmedi, söndürülmesine izin vermedi. Çünkü Batı Trakya da tek bir Türk ve Müslüman kalıncaya kadar mücadelenin devam edeceğine dair and içmişlerdi, bütün zorluklara, bütün baskılara, sosyal, ekonomik ve siyasi zulme rağmen.
Bu topraklarda, Türküm demek, Türk ve Müslüman kimliğini yaşatmak imkansız denecek kadar zor. Kendi müftünü, kendi din adamlarını seçemiyorsun, okullarda dilini öğrenemiyorsun, istediğin gibi özgürce yatırım ve ticaret yapamıyorsun, toprağa mahkumsun, ürettiğin ürünü satamıyorsun, vs. Bütün bu olumsuzluklara rağmen yaşam mücadelesi veriliyor Batı Trakya da.
İşte böyle bir ortamda mücadele verdi Dr. Sadık Ahmet. Kısa ömrü hapisler de ve acı içinde geçti. Bir insanın sahip olacağı en üst düzeyde siyasi kariyere sahip olduğu halde, bunu elinin tersi ile itmesini bildi. Milletvekili oldu. Elinden alındı. Durmadı mücadele etti. Tekrar vekil oldu. Mücadelesinden zerre kadar taviz vermedi. Çok şey istemiyordu. Sadece Lozan'ı uygulayın, temel hak ve özgürlüklerimizi verin, insanca yaşayalım diyordu. Yani İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki hükmünü bulan, insanların insanca yaşama hakkını, hiçbir eyleme başvurmadan, demokratik yollardan talep ediyordu, hak, hukuk tanımayan Yunanistan'dan.
Hatırlayalım, müşrikler gelip Peygamberimize, "Sen bu davadan vazgeç, mal, mülk, makam mevki ne istersen verelim" dediler. Cevap çok açık ve netti. Allah'ın Resulü; "Bir elime Ay'ı koysanız, bir elime Güneş'i ben yinede davamdan dönmem" diyordu. Yüzyıllar sonra ümmetinden biri çıkıp diyordu ki, "Bana, ne vaat ederseniz edin, veya hangi zulmü reva görürseniz görün, Türlüğümle ve Müslümanlığımla gurur duyuyorum. Bu suçsa ben bu suçu işlemeye devam edeceğim." Dr. Sadık Ahmet hürriyet mücadelesini verirken, yaktığı hürriyet meşalesinin sönmeyeceğini biliyordu. İşte o gün mezarı başında binlerce kişi, Dr. Sadık Ahmet'e senin yaktığın meşale asla sönmeyecek demeye gelmişti.
Üstelik Yunanlıların;
-Dini, sosyal, kültürel, ekonomik baskılarına,
-Türk ve Müslüman izlerini silmek pahasına,
-Temel hak ve özgürlükleri ellerinden alınmış olmasına,
-Ürettikleri ürünleri satamayıp, ticaret yapamayıp, aç kalma pahasına,
-Lozan'dan doğan hakların kendilerine verilmemiş olmasına,
-Türk nüfusunun bölgeyi terke zorlayacak şartlar oluşturulmasına rağmen.
Batı Trakya Türkleri, Dr. Sadık Ahmet'in yaktığı hürriyet meşalesinin ışığında, inatla, sabırla, inançla, demokratik mücadelelerini vermeye devam edecekledir.
Dr. Sadık Ahmet'in bu inançlı ve sabırlı mücadelesi, dünya daki diğer Türk ve Müslüman topluluklara örnek oldu. Filistin'de, Afganistan'da, Türkistan'da ve dünyanın bir çok yerinde halk kendi inaç ve değerlerine sahip çıkmaya başladı. Kudüs'te yaşananlar, Filistinlilerin direnişi, Müslüman kardeşlerin ülkelerine sahip çıkışı vs.
Özellikle son yıllarda, emperyalist güçler tarafından, Türk ve Müslüman kanı dökmek ve yok etmek en büyük idealleri haline geldi. Fitne ve fesat çıkartarak, halkların hassasiyetlerini kullanarak onları birbirine düşürerek düşman etmek ve kendi ülkelerine karşı haince faaliyetlerde bulundurmak, oyun üzerine oyun tezgahlamak en büyük hobileri haline geldi.
Ve kendimize şu soruyu soralım! "1. ve 2. dünya savaşlarında 70 milyona yakın insan öldü, Müslümanlar mı öldürdü? Altı milyon Yahudi katledildi, Müslümanlar mı katletti?Fırınlarda yakılan Yahudilerin, Almanlara karşı bir eylemini hiç duydunuz mu? 30 yıl 40 yıl din savaşlarında milyonlarca Hıristiyan, Yahudi öldü Müslümanlar mı öldürdü? Bu soruları çoğaltabiliriz.
Peki o zaman bugün yapılanlar, Türk ve Müslüman katliamı, camilerin ya kiliseye çevrilmesi veya disko haline getirilmesi, Osmanlı Medeniyetinin talan edilmesi, Başta Batı Trakya olmak üzere, bütün dünyadaki Müslümanlara en tabi insani yaşam hakkı, hürriyet hakkı tanınmıyor NEDEN?
BU CİHANDA, BİR BİZ VARIZ, BİR DE KÜFÜR.....
DÜNYA DAKİ BÜTÜN TÜRK VE MÜSLÜMANLARIN, GÖZÜ, KULAĞI, TEK UMUD HALİNE GELMİŞ OLAN TÜRKİYE'DE. ELBETTE TÜRKİYE BU AĞIR YÜKÜN ALTINDAN ALLAHIN İZNİYLE KALKACAKTIR. KALKMAK ZORUNDADIR.
TÜRK KİMLİĞİNİN YOK OLMAMASI, MÜSLÜMAN KATLİAMININ SON BULMASI, KUTSAL MEKANLARA SAHİP ÇIKILMASI, BAŞTA DR. SADIK AHMET OLMAK ÜZERE HÜRRİYET ŞEHİTLERİMİZİN BOŞ YERE ÖLMEDİĞİNİ GÖSTERMESİ ADINA...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.