Demokrasiye Dair
Demokrasi, yüzyıllardır tartışılan bir mefhum olmasına rağmen modern düşüncenin ortaya çıkmasıyla siyaset teorisinde mühim bir yer edinmiştir. Bir bakıma modern düşünce için demokrasi bir sığınak vazifesi görmektedir.
Modern düşüncenin temelinde yatan bireysel özgürlük, eşitlik, rasyonellik, vs. gibi olgular demokrasiyi şekillendirmiştir. Aslında demokrasi modern düşüncenin sistematiğinde kurumsallaşmaktadır. Kısaca halkın, halk tarafından, halk için yönetimi manasına gelen demokrasi, bir taraftan pratik unsurlar ile ilişkilendirilerek halkın fiili yönetiminin gerçekleşmesi problemiyle uğraşırken diğer taraftan bu yönetim prensibinin teorik bir düzlemde gerekçelendirilmesi ile uğraşmaktadır.
Devletlerin toplum yapıları ve yönetim biçimleri daima onların demokrasilerini şekillendirmiştir. Bu sebebe bağlı olarak toplumlar, daima kendileri için en ideal yönetim ve demokrasi modeli arayışı içinde olmuşlardır.
Demokratik yönetim biçimi şu özelliklerle karakterize edilebilir; Demokrasi, genel, özgür, eşit seçim hakkı, partiler arası rekabet, tüm yurttaşlar için sağlıklı bilgi edinme, düşünce, muhalefet ve koalisyon özgürlüğü, oy hakkı sayesinde yöneticilerin düzenli olarak seçimle gelme, seçimle gitme imkanına sahip olduğu yönetim biçimidir.
Demokratik sistemlerin sağlıklı biçimde işleyebilmesi için bazı ilkeler gereklidir. Bunlar;
Çok partililik ilkesi (muhalefet partilerinin varlığı), serbest seçim ilkesi, çalışır durumda bir parlâmentonun varlığı, kuvvetler ayrılığının korunması ve işlerliği (Yasama, Yürütme ve Yargı), lâik ve demokratik sivil toplum kuruluşlarının vazgeçilmezliği, insan haklarına saygının korunması, sağlıklı bir bilgi akımı ve iletişimi için basın özgürlüğünün güvence altına alınması…
Mevcut devlet sistemleri, teori zemininde bahsi geçen demokrasi ve gerekliliklerini belli bir nispette pratiğe dökmektedir. Her bir sistem karşılaştırıldığı vakit avantajlar ve dezavantajlar bakımından farklılıklar sergilemekte, zuhur eden bu farklılıklar ise demokrasi uygulamalarının daha iyi idrak edilmesine imkan vermektedir.
Misalen, İngiltere, parlamenter demokrasinin ilk örneği olarak değerlendirilmektedir. Parlamenter demokrasi, tarihsel süreç içerisinde toplumsal sınıflar arasındaki çatışmaların ve ittifakların bir ürünü olarak yüzyıllar içinde gelişmiş ve demokratik bir gelenek oluşmuştur. Kökenleri 13. Yüzyıla dayanan bu gelenek, günümüzde kuvvetler ayrılığı ilkesinin benimsendiği, idari yetkiler bakımından üniter (merkezi) biçimde yapılanmış, iki kamaralı bir yasama ile iki başlı bir yürütme biçiminde örgütlenmiş parlamenter demokrasi biçimine dönüşmüştür. İngiltere’de, Kralın iktidarının sınırlandırılması 13. yüzyıla kadar geri gitmektedir. Halkın egemenliğinin yasama kurumunda gerçekleştiği bu sistemde, yürütme meşruiyetini yasamadan almaktadır.
Bir başka sistem olan Başkanlık sistemi, ilk kez Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanmaya konmuştur. Sistemin temel özelliklerinden birisi, birbiri ile organik ilişkisi bulunmayan ve birbirini denetleyen ve dengeleyen yasama ve yargı organlarının kuvvetler ayrılığı ilkesine göre örgütlenmiş, görevlendirilmiş ve yetkilendirilmiş olmasıdır. Bir diğer özelliği, Yasama ve Yürütme’nin ayrı seçimlerle seçilmesi, görev dönemlerinin ayrı olmasıdır. Yürütmenin tek başlı olması, yönetimin icraatlarından kimin sorumlu olduğu ve kimin seçmene hesap vereceğini net kılmaktadır.
Diğer bir sistem olan, Fransa’da uygulanan ve Yarı-Başkanlık Sistemi adı verilen yapılanmada yürütme oldukça güçlüdür ve yürütmenin birinci başı Cumhurbaşkanı geniş yetkilere sahiptir. Bu bakımdan Parlamenter sistemle mukayese edildiğinde zayıf bir parlamentoya sahip olduğu söylenebilir.
Bir sistemin sahip olduğu kurumsal yapının sonuçlarının yanında o ülkedeki sistemsel özelliklerin kurumsal işleyişe etkilerinin de ele alınması gerekmektedir. Örneğin, Fransa’da yürütmenin her iki kanadının yetkilerinin güçlendirilmesi sonucunda yasama organı oldukça zayıflatılmıştır. Ancak pek çok ülke için büyük tehlikeler doğurabilecek böyle bir durum Fransa’yı bir diktatörlüğe dönüştürmemiştir. Bunun nedenini ancak Fransa’nın sistem özelliklerine bakarak belirleyebiliriz.
Bütün bunlara ek olarak uygulanan siyasal sistem tipi ne olursa olsun, demokratik bir sistemin uzlaşmacı bir siyasal kültüre, kentsel ekonomiye dayalı güçlü bir orta sınıfın varlığına, güçlü ve örgütlü bir sivil toplum geleneğine ve yapısına gereksinim duyduğu unutulmamalıdır.