Ahmet Aydınsoy

Ahmet Aydınsoy

Sağlığında değerini bilemediğimiz sevdiklerimizin ardından

Sağlığında değerini bilemediğimiz sevdiklerimizin ardından

Derler ki, insanoğlu sahip olduğu değerlerin gerçek anlamda kıymetini kaybedince anlarmış.
Beyin kanseri olmuş 10 yaşındaki bir çocuğun hikâyesi bu.

Annesi anlatıyor: “Ben 29 yaşında bir anneyim. Allah bize bir çocuk verdi. Kızımın ismi Rachel ve 10 yaşında. Kısa bir süre önce doktorlar kızımıza beyin kanseri teşhisi koydular.”
Bu anne, kalbinin derinliklerinden çocuğuna şöyle sesleniyor.

“Sadece bu sabah için içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim. Sadece bu sabah için ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım ve gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Sadece bu sabah çamaşırları yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim. 

Öğleden sonra telefonun fişini çekip, bilgisayarı kapatacağım ve arka bahçede oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım. Bu öğleden sonra dondurma arabası için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse sana mutlaka dondurma alacağım. Bu öğleden sonra kurabiye pişirirken bana yardım etmene izin vereceğim ve tepende dikilip düzeltmeye çalışmayacağım.

Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu, seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım. Bu gece geç saate kadar oturmana ve balkonda oturup yıldızları saymana izin vereceğim. Gece yanına uzanıp en sevdiğim televizyon programını, dizilerimi bir kenara bırakacağım. Bu gece sen dua ederken parmaklarımı saçlarında dolaştırıp bana en büyük armağanı verdiği için Allah’a şükredeceğim. Ve kayıp çocuklarını arayan anne babaları düşüneceğim. Yatak odaları yerine çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve hastane odalarında donuk bakışlarla daha fazla içlerinde tutamadıkları çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne babaları düşüneceğim.

Ve bu gece yanağına iyi geceler öpücüğü kondurduğumda seni biraz daha sıkı ve biraz daha uzun tutacağım kollarımda. Allah’a senin için teşekkür edip bize yalnızca bir gün daha vermesi için yakaracağım.”
***
Şimdi de annesini kaybeden bir öğretmenimizin, annesinin ardından gözyaşı olup süzülen sözlerine, mektubuna kulak verelim.

“Annem! Bugün anneler gününü kutlamak istedim. Telefon ettim, evde yoktun. Oraya gelmedim çünkü evde olmadığını biliyordum. Gününü kutlayamadım. Sabah geçti, televizyonlarda hep annelerden bahsediliyordu. İçime sinmedi, sana bir mektup yazayım istedim. 

Annem! Satırlarımı okuyamayacağını bilerek yazmak ne zor. Bugün içime batıyor. Kalbim kor bir ateşe dönüşüyor. Şimdi annemin değerini anlayabildiğim yaştayım. Ama kendisine değerini hissettirebileceğim bir annem yok. Elini öpeceğim, kokusunu içime çekeceğim annem yok. 

Az önce ablam aradı. Senin yanındaymış o an. Telefonu sana uzatmasını istedim ablamdan. Mezarının başucuna koyduğu telefondan seslendim sana. Gözyaşlarımı gördün mü anne! Neden silmedin eskisi gibi? Neden ağlama kuzum demedin eskisi gibi? Kucağını açıp ağlama yavrum demedin eskisi gibi?

Annem! Canım! Baş tacım! Sığınağım! Dua kapım! Limanım! 

Çamaşırları koyarken makineye, şikâyet ediyordum hiç iş bitmiyor diye. Tam söylenirken aklıma sen geldin. Hazır bezle büyütmedin bizi. Çamaşır makinesi yoktu. Bahçede leğende ellerinle paklardın elbiselerimizi. Şikâyet etmezdin. Bense bu halde bile... Sustum. 

Okuma yazman yoktu. Ödevimi yaparken yanıma oturur, ne yapacağımı bilmeden hayata dair öğütlerini verirdin. Her biri kulağıma küpe, hayatıma yol işareti olan o pırlanta değerindeki nasihatlerini verirdin. Aynı öğütleri şimdi öğrencilerime veriyorum anne! İçin rahat olsun.

Annem! Telefonla arardın sık sık. Sebebini anlamazdım. Yine mi anne! Ne çok arıyorsun? Derdim. Şimdi anneyim, evladı özlemek ne demek biliyorum anne. Seni aramadığım her an için beni affet.

Annem! Büyüdüm, istediğin gibi ayaklarımın üstünde durabiliyorum artık. Herkese yardım ediyor, destek veriyorum. Ama benim senin desteğine yardımına öyle çok ihtiyacım var ki... Benim kuzum yapar demene. Aslan kızım demene. Herkesin sandığının aksine çok acizim anne, çok güçsüzüm.

Annem! Sana yaptığım her hata için bağışla beni. Görevlerimi tam yapamadığım için bağışla beni. Daha çok elini öpmeye gelemediğim için bağışla beni. 

Annem! Gelemeyeceğin bir yerdesin ama içim rahat. Çünkü öyle bir anne ve insandın ki, cennet hatunu bir annem var şimdi benim diyorum herkese. Ama ne olur anne kırma yavrunu! Ve rüyalarıma daha sık gel. Rüyamda da olsa göreyim seni.

Anne olmadan anlayamadığım değerini geç anladığım için bağışla beni. 

Annem! Çok özledim. 
Tekne kazıntısı kızın.*
_______
*Alıntı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR