Etimesgut ile Sincan’ı şehir merkezine bağlayan ana yollardan olan Türk Kızılayı Caddesi’ndeki trafik sorunu sona erdi. 

Caddenin Hava Hastanesi’nden Turgut Özal Köprüsü’ne kadarlık bölümü Büyükşehir Belediyesi tarafından genişletildi. Bölge üzerinde iki büyük köprülü kavşak da yapıldı. 

Şehir merkezinden Etimesgut istikametine giderken Hava Hastanesi’ne varmadan önceki kıvrım, sık sık kazalara neden oluyordu. 4 şeritli yol, bu kıvrımda bir anda 2 şeride düşüyor, hızla gelen araçlar için büyük kaza riski oluşturuyordu. İşte bu bölüm de genişletilerek, öncesi ve sonrasıyla uyumlu hale getirildi.
Buraya kadar her şey çok güzel.

Şehir merkezinden Etimesgut/Sincan istikametine giden araçlar, yeni yoldan, alt geçitlerden durmadan ilerleyebiliyor; trafik akıp gidiyor… Bölgede eskisi gibi kaza da olmuyor, trafik de sıkışmıyor. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Ama bu rahatlama Turgut Özal Köprüsü’nde son buluyor. Köprüden sonraki İstasyon Caddesi’ndeki yığılmalar devam ediyor.

Mansur Yavaş Bey’in seçim döneminde verdiği vaatlerden biriydi, Etimesgut’un trafik çilesine çözüm getirmek.

Trafik çilesinin yaşandığı iki caddeden biri olan Türk Kızılayı’nda gerekli çalışmalar yapıldı. 

Peki ama ya İstasyon Caddesi? 

Şu an için burada bir çalışma yok. 

Merak ediyorum, olmayacak mı?

Etimesgut/Sincan’ın ana arterindeki trafik sorununun, Türk Kızılayı Caddesi’ndeki çalışma ile çözülmüş olduğu mu düşünülüyor? 

Öyle ise yanılgı içindeler.
İstasyon Caddesi’nde de benzer bir çalışma yapılmadan, bölgede trafik çilesi asla sona ermez.

Mansur Bey’in bu konuda yaptığı açıklamalardan ben hep bunu anladım… Bölgedeki asıl sorunun İstasyon’da olduğunu gördüğünü ve buraya çözüm getirmeyi planladığını düşündüm.

Ümit ediyorum ki, yanılmamışımdır. 

Büyükşehir’den bu konuda bir açıklama bekliyorum.

İstasyon Caddesi ne olacak; böylece kalacak mı?
*** 
Bu sütunu takip edenler hatırlayacaktır:
İlk günden bu yana ANKAPARK’ın son derece gereksiz olduğunu, buraya turistin muristin gelmeyeceğini, Başkent’in onca kaynağının heba edildiğini yazıp durdum. Başkent’in dinozor heykellerine, yeni bir eğlence merkezine değil…
Trafik ve otopark sorununda çözüme, her aşırı yağmurda yol ve alt geçitlerinin göle dönmesi, su baskınları yaşanması gibi yakışıksız görüntülerin önüne geçilmeye ihtiyaç olduğunu vurguladım. 

Gelinen noktada haklı çıkmanın üzüntüsü içindeyim!

Toplam maliyetinin 750 milyon dolar olduğu ifade edilen ANKAPARK’ın akıbeti aynen yazıp çizdiğimiz gibi oldu.
Kiraya verilen firma, bırakın kira parasını, elektrik faturasını bile ödeyemedi. Çünkü ne gelen vardı, ne giden? Melih Gökçek’in “Yağmur gibi yağacak” dediği yabancı turisti geçtik, reklam otobüsleri ile çekilen Sincan’lı, Etimesgut’lu, Mamak’lı gariban vatandaşlar da bir kereden başka gidemedi çünkü bilet fiyatları cep yakıyordu. 

Sonuç, ANKAPARK iş yapmadı ve açıldıktan 6-7 ay sonra kapandı.

Büyükşehir, firmadan birikmiş kira borcunu tahsil etmeye çalışıyor.

ABB geçen ay, şirketin 30 Nisan 2020’de ödemesi gereken 26 milyon 400 bin TL’yi ödememesi üzerine 90 günlük fesih ihtarı çektiğini duyurmuştu.

90 gün de geçti, yine ödeme yapılmayınca ikinci ihtar çekildi ve 
30 gün içinde tahliye edilmesi istendi. Bu süre de sona erdi sanırım. Şimdi ne olacak bekleyip göreceğiz.
Neticede, ortada çok büyük bir batak var.

Melih Bey giderayak Başkent bütçesini öyle bir zarara uğrattığı ki, bu, önceki dönemlerde yaptığı güzel hizmetlerin tümünün önüne geçti.

Bundan böyle:
ANKAPARK dendi mi hep akla Gökçek gelecek,
Gökçek dendi mi hep akla ANKAPARK gelecek.

750 milyon dolar ne demek?
Yukarıda söz ettiğimiz Türk Kızılayı Caddesi’ndeki genişletme ve köprülü kavşak çalışmalarının Büyükşehir’e maliyetinin 26 milyon LİRA olduğu düşünüldüğünde, ANKAPARK’ta batırılan 750 milyon DOLAR ile Başkent’e ne hizmetler yapılırdı, varın siz hesap edin.