Bu Çılgınlık Bizim İcadımız
Televizyon programlarını genellikle yerde yere vururuz.
Şikayet ederiz, peş peşe sıralarız nedenleri ve ‘‘Bu programları kaldırın arkadaş’’ diyerek isyan ederiz.
Ancak kimi çok sever bu programları, sahip çıkar. Kimisi de ‘‘Başka izleyecek bir şey yok. Ne yapalım mecbur izliyoruz.’’ der ve çıkar işin içinden.
Hangi programlardan bahsettiğim üç aşağı beş yukarı malumunuz. Futboldan evliliğe, yarışmalardan dizilere uzanan bir rezalet silsilesi…
Bir tanesi var ki süpürüyor reytingleri.
Survivor’dan bahsediyorum.
Bu program, bu format nasıl ortaya çıktı?
Hiç düşündünüz mü?
Okuyan bilir, okumayana da tavsiyemdir. Filmini de izleyebilirsiniz.
Sineklerin Tanrısı…1954’te çıkmış William Golding’in kaleminden.
Ancak, Sineklerin Tanrısı’ndan da güçlü bir kaynağı var bu işin.
William Golding’in de esin kaynağının o olduğu söyleniyor…
MEĞER BİZ İCAT ETMİŞİZ
Survivor çılgınlığının, 1954’te Amerika’da bir deney olarak gerçekleştirildiğini biliyor muydunuz? Üstelik deney, bir Türk bilim adamına ait…
Muzaffer Şerif…
1954’te ABD’ye göçmüş genç bir psikolog…
Kısa zamanda ABD’nin önde gelen toplumsal psikoloji uzmanlarından biri olmuş. Yaptığı deneyin adı, ‘Robber Cave Experiment’. Sadece Survivor’ın değil grup rekabeti üzerine kurulu tüm reality show’ların ilhamı olmuş. Bu deney hala Amerika’daki üniversitelerin siyaset, psikoloji ve medya gibi bölümlerinin müfredatında mevcut.
NASIL BİR DENEY BU?
Bu deneyde 24 çocuk, 200 dönümlük yaz kampı bahanesiyle ıssız bir araziye bırakılır. Hepsinin benzer geçmişi ve ilgi alanları var. Ders notları ve sosyal yaşantıları denk çocuklar. İki ayrı otobüs ve 12’şer kişilik gruplar halinde getirilirler bu alana. Başlangıçta her iki grup da kendisinin arazide tek grup olduğunu zannediyor. İki kamp arasındaki mesafe uzun olduğu için de bir süre birbirlerini fark etmiyorlar.
Unutmadan şu ikisini de ekleyelim, Muzaffer Şerif bu yaz kampının bekçisi rolünü üstleniyor. Bu öğrencilerden birbirini tanıyan, arkadaş olanlar da özellikle ayrı gruplara yerleştirilmiş. Çocuklar gerçekten bir izci kampına getiriliyor. Denek olduklarının farkında değiller.
SENARYO TANIDIK GELDİ Mİ?
1. Aşama: Ortama Uyumlanma
İki grubun üyeleri de çok kısa süre içerisinde bir hiyerarşi oluşturuyor. İşleyiş aynı. Astlar, üstlerine koşulsuz itaat ediyor ve üstler de emir vermekten hatta sertlikten imtina etmiyor.
2. Aşama: Çatışmanın Doğuşu
Bu aşamada grupların birbiriyle tanışması sağlanıyor. Şerif kamp bekçisi olarak, çocukları sıradan izci kamplarında olduğu gibi spor ve eğlence dallarında yarıştırıyor. Çocuklar karşı grubun üyelerine düşmanca davranmaya başlıyor. Yarışmalarda rekabetin yerini düşmanlık alıyor. Çocukların hepsi de yarışmalarda, normal hayattaki performanslarının fersah fersah ötesinde… Sanki bu yaz kampında başarılı olmaları ölüm kalım meselesi! Karşı tarafa zarar vermek için de hiçbir fırsatı ziyan etmiyorlar. Şerif, baktı ki iş kontrolden çıkacak bu aşamanın sonunu görmeden hemen iptal ediyor ve son aşamaya geçiyor.
3. Aşama: Ortak Çıkar
Şerif, bu aşamada bir tarafın kaybettiği diğer tarafın kazandığı bir düzen yerine iki tarafın da ortak kaybettiği ortak kazandığı bir düzene geçiyor. Rekabet olmaması, tek paydada buluşabilmeleri için bir sorun çıkarıyor…
Kampın su kaynağını kurutuyor. Çocuklar susuz kalıyor. Mecbur kafa kafaya veriyorlar. Güzel bir ekip çalışmasıyla suyun yeniden akmasını sağlıyorlar. Bu süreçte ilişkiler öyle bir güçleniyor ki birbirini düşman gören çocuklar aynı otobüsle dönmek için ısrar eder hale geliyor.
Muzaffer Şerif bu deneyle ayrımcılık ve ötekileştirmenin ne kadar kolay tetiklenebildiğine şahit tutuluruz. Çözüm ise sorunun içinde saklı. Deneyin en güzel tarafı da bunu görünür kılması zaten.
Survivor yarışması işte bu deneyin ilk iki aşamasından ibarettir. Üstelik bu çatışmalar deneyde yaşanandan daha da şiddetli olur çünkü işin içinde ödül ve şöhret de var. Kısacası insanoğlunun nasıl amansız bir nefsi olduğunun tezahürüdür bu Survivor. Belki de bu yüzden hiç sevemedim…
Muzaffer Şerif bu deneyle, toplumsal ilişki konusunda sorunun da çözümün de aslında ne kadar basit olduğunu gözler önüne serer. İşte işin bu yönünü çok sevdim.
SİNEKLERİN TANRISI
Gelelim William Golding’in romanına... Kısa bir özet geçelim.
Bir grup çocuğun ıssız adaya düşmesiyle başlar roman. Çocuklar kendi aralarında iş bölümü yapıp adada yaşam mücadelesi vermeye başlarlar.
Ancak bir sorun baş gösterir.
O da liderin kim olacağıdır.
Çareyi liderin yetkisini dağıtmakta bulurlar.
Bir lider avcılıkla ilgilenirken diğeri de yaşça çok küçük olanların sorumluluğunu üstlenir.
Ancak bu uygulama çok kısa sürede çöker.
Çocuklar iki gruba ayrılır ve birbirlerine düşmanca davranmaya başlar. Kavgalar bir çocuğun ölümüne sebep olur. Bir diğeri ise kaçar ve saklanır adada, ta ki bir gemi gelip çocukların hepsini kurtarana kadar…
ÖZDEŞLEŞTİRİRİZ
Golding, temel ihtiyaçlar söz konusu olduğunda küçük masum çocukların bile ne kadar yırtıcı varlıklara dönüşebildiğini anlatır.
Bu romanda çok şey görürüz…
İnsanların nasıl hırs küpüne dönüştüğünü,
Kazanma duygusunun bizleri, dost düşman herkesi yok etme noktasına nasıl getirdiğini,
Liderlik ihtirasını,
Temel ihtiyaçları üzerinden bir kitlenin nasıl manipüle edildiğini,
Ve daha sayamayacağımız pek çok şey…
O çocukların ilk günden son ana kadar o adada nasıl bir dönüşüm geçirdiklerine bir ürpertiyle şahit oluruz. Bu ürperti aslında çok tanıdık gelir bir taraftan insana. Yaşadığımız dünya ile özdeşleştiririz. Aslında yaşadığımız dünyanın o adadan farklı olmadığını, o çocuklarla aynı hayatı yaşadığımızı ve aynı dönüşümü yaşadığımızı fark ederiz.
Deney, roman, TV programı… Üçünün de karakterleri ‘ölüm kalım mücadelesi’ veriyor. Deneyi yapan Şerif, ikinci aşamada çocukların nasıl ‘kötüleştiğini’ görünce şok olmuş. Sineklerin Tanrısı’nı okurken de bu şaşkınlığı yaşayabilirsiniz. Çocukların yaşadığı dönüşüm tehlikelidir. İçlerinde en çakma olanı Survivor yarışması ise, koca koca insanların nasıl çirkinleştiğini gösterir aslında.
İşin acıklı yanı şudur: bu hikaye her akşam en çok reytingi topluyor ve hiç kimse bu yarışmadan ortak bir payda çıkaramıyor. Ne yarışmacısı, ne de izleyicisi. Yarışma üçüncü aşamayı görmüyor. İkinci aşamayla birlikte bitiriliyor ve sonraki sezon aynı çatışma yeni karakterlerle ortaya konuyor. Çünkü biz sadece çatışmayı, iddialaşmayı ve kazananı izlemeyi seviyoruz. Üçüncü aşama nasıl olsun ki? Para etmez bir defa!
Maalesef çatışma ve ihtiras bizim toplumumuzun iliklerine kadar işlemiş.
Yazık…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.