Bir Programın Anatomisi
Bazı olaylar vardır ki, toplumun her katmanını yakından ilgilendiren, hassasiyet gösterilen, siyasetin, partilerin, ideolojilerin üstündedir. Hani deriz ya, “Bu işin siyaseti, partisi, ideolojisi olmaz” diye. İşte tam da böyle bir olay.
Ama gelin görün ki, henüz evrimini tamamlayamamış, gelişme aşamasında bile olmayan, kendisini güncelleme gibi bir lüksü bulunmayan, “nato mermer nato kafa” yapılı insanlar mantar biter gibi bitmeye başladı. Aslında biz bunlara “mankurt” şartlanmış kafa diyoruz. İşte tam da bu tipler, ortak değerlerimize saldırmaktan, ortak sıkıntı ve hassasiyetlerimizi görmemezlikten gelen tiplerdir. Hem de bunlar güya okumuş, kendilerine göre aydın, entelektüel, çağdaş, kokuşmuş Batı Medeniyetine göre yetişmiş embesiller.
Neden ve kimlerden mi bahsediyorum?
Hemen söyleyeyim. Günler evvel Ankara’nın Mamak İlçesinde bulunan Prof.Dr. Necmetttin Erbakan Kongre Merkezinde, İç Anadolu Birliği, Türk Dünyası Akademisyenler ve Bürokratlar Birliği, Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanlığı olarak düzenlenen ve onlarca sivil toplum kuruluşumuzun destek verdiği katkı sunduğu, “Çocuklarımızın sessiz çığlığına ses olalım” programından bahsediyorum.
Biz sandık ki bu programı istisnasız herkes sahiplenecek. Hani söz konusu çocuklarsa gerisi teferruattır ya!
Bakın neler oldu?
İç Anadolu Birliği Kadın Kolları Genel Başkanı Nur Delice ve oluşturmuş olduğu ekip ile geceli-gündüzlü yaklaşık 20 gün çalıştılar. İnsanları programa davet ettiler. Hazırlıklarını yaptılar. Çocuklar için gerekli olan hemen hemen her şeyi ayarladılar. Ne lazımsa ne gerekiyorsa hepsi tamam dı.
Program saati gelip çattığında, çocuklar için araç, mehteran, su ve yemek sözü verenler, sözlerinden caydılar. Bu açığı kapatmak için insanüstü bir gayret sarf edildi. Mümkün olduğu kadar temin edildi. Program başladığında çocuklar için gelmesi gereken ekip su kaynattı! Eksikliklerle program ortalarına doğru geldiler. Ve tabi bu arada içeride yüzlerce insan ne olup bittiğini bilmeden programı izliyor. Çünkü program ekibi son derece profesyonel kimseye hiçbir şey hissettirmemeye çalışıyorlar. Program bütün hızı ile devam ederken bu seferde hemen, “ben sahne alayım” demeler başladı. Sunucu arkadaşlarım inanılmaz zor anlar yaşadı. Yetti mi? Hayır yetmedi tabi ki. Kendilerinden hiçbir şekilde beklemediğimiz bir ekip, “biz hemen çıkmazsak gidiyoruz”. Dediler. Tehdit üstüne tehdit. “Gideriz ha”. Bunu diyenler çocuklara abilik, babalık hatta bir kısmı dedelik yapacak tipler!
Perde arkasında olanlar ama asla sahneye ve salona yansımayanlardan sadece birkaç örnek verdim.
Peki bunları niye dile getiriyorum?
Siz, siz olun bu tür toplumsal hassasiyeti yüksek programlar yaparken mutlaka ama mutlaka tedbirli olun. Kesinlikle a, b, c, d hatta alfabenin 29 harfinden de planlarınız olsun! Aksi halde Allah korusun hem siz mahcup olursunuz hem size güvenenler hem de hiç beklemediğiniz mağduriyetler oluşur.
Peki neden bu böyle oluyor?
Çok basit. Ego, bencillik, siyasi taassup, siyasi tercihlerin çocuklara tercih edilmesi.
Bunları anlatmamın başka bir nedeni, toplum olarak ne hale geldiğimiz. Siyaset uğruna neleri feda ettiğimiz, en değerli varlıklarımızı bile heba etmekten kaçınmadığımız gerçeğini. Mangalda kül bırakmayanların gerçekte öyle olmadıklarını bir kez daha gördük. Size desem ki bazı belediyelerimiz Mehteran takımlarını dağıttılar desem inanır mısınız? İnanması çok zor ama gerçek.
Bunlar daha fragman. Biraz herkes yerine otursun,
BİR ZİHNİYETİN HORTLAMASI oyununu hep birlikte izleyeceğiz.
Üzülerek mi? Tabi ki hayır.
LAYIK OLDUĞUNUZ HALE GÖRE YÖNETİLİRSİNİZ de ondan…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.