Başkanlık Tartışmaları Nereye?
1 Kasım 2015 Pazar günü yapılan seçimlerin hemen arkasından “Başkanlık Sistemi” tartışmaları hızla gündemin ön sırasında yer aldı. Hâlbuki yeni seçimler sonunda teşekkül eden parlamentonun, bu satırların okunduğu sıralarda açıklanmış bulunan yeni hükümetin önünde çözüm bekleyen yığınla meselesi bulunmaktadır.
Türkiye'de siyasal sistem arayışları, bugüne kadar, vesayetçi rejimi koruma kaygısıyla gerçekleştirildi. Türkiye, 1961 Anayasasıyla parlamenter sistemi ihdas ettiğinde de, 1982 Anayasasıyla Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini arttırarak parlamenter sistemi restore ettiğinde de, masada duran temel kaygı, milli iradeye güvensizliğin tetiklediği rejim kaygısıydı. Siyasal sistemimizdeki revizyonların ana motivasyonunu, rejimin daha güçlü bir şekilde korunması, vesayetçi aktörlerin siyasal merkezde daha muhkem pozisyonlar edinmesi teşkil ediyordu. Bu kaygılar dolayısıyla, 1982 Anayasası, yarı başkanlık ile parlamenter sistemi arasında 'bize özgü' bir alaşımla siyasal sistemi kurguladı.
Türkiye, son on üç yıldır, sürdürdüğü vesayetle mücadele neticesinde, siyasal faaliyetin cari enstrüman ve gerekçelerini köklü değişikliklere uğrattı. Yeni Anayasa yapma talepleri en önemli hareket noktası, bu mücadeledeki kazanımların anayasal bir güvenceye alınarak kurumsallaştırılması teşkil ediyor. Dolayısıyla, Türkiye'de siyasal sistem arayışının, bugüne kadar, rejim kaygısıyla ve vesayetçi aktörlerin öncelikleri göz önüne alınarak geliştirilmiş olması, vesayetle sürdürülen mücadelenin bugün yeni bir siyasal sistem arayışıyla taçlandırılmasını zorunlu kılıyor.
Bu zorunluluğa, vesayet sistemiyle sürdürülen mücadele neticesinde siyasal karar alma süreçlerinin topyekûn değişmiş olması, Türkiye'nin son yıllarda yapısal değişikliklere uğrayan bölgesel ve küresel vizyonu ve radikal müdahaleler gerektiren kronik siyasal sorunları eklendiğinde, siyasal sistem arayışının siyaset gündeminin merkezine oturmasını doğal hatta kaçınılmaz görmek gerekir.
Başkanlık sisteminde öncelikli sorun nedir? Uzun zamandan beri tartışılan konu henüz topluma yeteri kadar anlatılmış değil. Başkanlık sistemi hakkında elimizde henüz bir cd, broşür, kitapçık, bilbordlarda afiş görülmedi.
Sayın Cumhurbaşkanının başlattığı başkanlık tartışmaları, köşe yazıları ve tv programlarında ki tartışmalarının dışında elde net bir bilgi bulunmamaktadır. Başkanlık sistemi tartışmaları körler dövüşü gibi sürmektedir. Başkanlık sistemi tartışmalarında muhalefet cephesinde yer alanlar, sadece teklif sahibi Sayın Erdoğan olduğu için tepki göstermektedirler. İtiraz, muhalefet için ellerinde ciddi bir argümanları yok.
Hâlbuki konunun daha iyi anlaşılması ve benimsenmesi için başkanlık sistemi taraftarlarının çok yönlü aydınlatıcı dokümanlarla kamuoyunu bilgilendirmelerine ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu yapılmadığı için başkanlık sistemini savunanlar bile kamuoyundan beklenen desteği bulamamaktadır. Bunun en önemli sebebi kendilerinin tam anlamı ile neyi istediklerini bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. Başkanlık sistemi tartışmalarında gard alanlar ise bu durumdan yararlanarak aslında neyi red ettiklerini değil, karşı tarafın neyi savunduğunu bile bilmemektedirler.
İşin doğrusu Türkiye bir asra yakın sürdürdüğü vesayetçi yapıdan kurtulması gerekmektedir. En azından yığınla milli meselenin çözümünde her kafadan gelen abur cubur sesler yerine güçlü iradenin kararı ile yönetilecektir.
G Ü N Ü N H İ K M E T İ
“İnsafa gel insafaömrün verme itlafa
Fikr eyle bir eslafa sîretince insan ol”
(İnsafa gel de ömrünü telef etme, Senden önce yaşayanlardan ibret al, manevi haline göre insan ol.)
Sait Paşa İmamı Hasan Rıza Efendi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.