ÖMER LÜTFİ METEYİ BİR DAHA ANARKEN
Ömer Lütfi Mete’nin vefatının seneyi devriyesindeyiz. 1997’de İlk kazandığım senaryo yarışmasında jüriydi ve kendi elinden almıştım ödülü. Ömer Lütfi Mete ismini önceden beri duyardım ama onu duayen mertebesine yükseltecek Deli Yürek, Kurtlar Vadisi süreci henüz başlamamıştı. Bu ödül töreni vesilesiyle tanışmıştık.
Ödül töreni Hilton’da düzenlenmişti. Birinciliğin verilmediği bu yarışmada ‘Gerçeğin Kalbine Yolculuk’ ile ikinci olmuştum. Ödülü bana o vermişti. Ödülü verdiği anda da kamera ve foto muhabirlerine de düzgün bir poz vermemiz açısından nereye nasıl bakmamız gerektiğini çaktırmadan söylemişti. Tören bitince muhabbete başladık. Ayıptır söylemesi Anadolu’nun gariban bir evladı olarak üstüne üstlük Ankara İlahiyat son sınıf öğrencisi olduğumu söyleyince bu piyasada sağlam bir duruşla iş yapmanın çok zor olduğunu söyledi, söyledi ama nasihat vermekle kalmadı benim için o dönemde çalıştığı birkaç prodüktöre, yönetmene de yönlendirdi.
O tarihte 28 Şubat süreci, eyvah irtica propagandası ayyuka çıktığı için dindar bir Müslüman kimliğine sahipseniz bırakın devletlü hazretlerinin katında sanat camiasında bile tü kaka ilan edilmeniz için yeterliydi. Dindarlık utanılan, saklanılması gereken bir ayıp olarak görülüyordu. Malum aslında dinci diye tanınan bir yönetmen verdiği bir röportajda bu baskıyı ‘Şarap içiyorum diye Vişne suyunu koyup içerdim’ dediği günlerdi. 28 Şubat süreci bir turnusol kağıdıydı ve o süreçte dik duran insanlardan birisi de Ömer Lütfi Mete’ydi. Hatta MHP’li, ülkücü olarak bilindiği halde koalisyon ortağı bu partiyi çok sert eleştirmişti. Aslında Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na fikriyatına zikriyatına daha yakındı ama hep MHP’de göründü. MHP’ deki başkanlık seçiminde Koray AYDIN’ı Devlet BAHÇELİ’ye karşı desteklemesi çok eleştirilince ‘Ne diyebilirim ki benden gelip yardım istedi bende fikirlerimi söyleyip ona göre yönlendirdim’ diyerek aslında klasik MHP çizgisinden biraz farklı olan dindarane duruşunu da göstermiş oldu. Bence de hayırlı oldu çünkü müspet anlamda verdiği fikirsel katkı MHP’nin felsefi temellerinde yenilenmeye yol açabilirdi.
Hatırladığım diğer bir olay da Star TV’de şarkıcı (Af buyurun ahlaksızlığıyla meşhur ne idüğü belirsiz bir bayan şarkıcı) bir kadının dizisinde senarist olarak imzasını görünce şaşırmıştım ama çok iyi tanıdığım için ve akıl dairesinde hüsn-ü zanna memur olduğumuz için ‘Asistanlarına yada başkalarına yazdırıp şöyle bir bakıyordur ciddi olarak eğildiğini, ilgilendiğini zannetmiyorum büyük ihtimal parasal bir sıkıntısı olduğu için yazdırıyordur’ diye düşünmüştüm. Parasaldır mesele derken olay kısa zamanda belli oldu. Ö. Lütfi Mete basına gerekli açıklamayı yaparak ‘Projenin gelişiminde bir çok sıkıntı olduğunu, isminin kullanıldığını, senaryodan adını kaldırmak istediğinde Star yönetiminin eğer onun ismi olmazsa diziyi keseriz dediğini’ belirtmişti sonra da kayboldu gitti zaten o dizi. Rahmetli Ö. Lütfi Mete’nin hani hüsn-ü zann’dan bahsetmişken bir sözü vardı hiç unutmam ‘Bu basın, gazetecilik anlayışı hep kusur aramaya yönelik olduğu için gayr-i islamidir, İslam ahlakına zıttır ‘diye çok farklı bir zaviyeden meseleyi çok güzel özetlemişti özellikle Müslümanca yayıncılık yapmak isteyenler açısından.
Şartlara teslim olan birisi değildi Osman Sınav’la yaptıkları çalışmalarda medyanın alışkanlıklarını değiştirecek adımlar atmaya özen göstermiştir. Bu milletin kültürel kodlarına yapılan müdahaleyi televizyon dili ile değiştirmeye çalıştılar ve kısmen muvaffakta oldular. Belki Deli Yürek ve Kurtlar Vadisi ile derin devlete çalıştıkları ya da o zihniyeti güçlendirdikleri iddia edilebilir. Bu arada Kurtlar Vadisi dizisinin yapımcısı ve oyuncusu Şaşmaz kardeşleri de Osman Sınav’la tanıştıran kendisidir. Ö.Lütfi Mete, Şaşmaz’ların şeyhi olan babaları ile vakıf sohbetleri düzenlemiş ve Deli Yürek’ten başlayan süreçle çalışmalara katılmasını sağlamıştır. İsmi olmasa da Kurtlar Vadisi’ne de katkıları olmuştur. Bu anlamda Kurtlar Vadi’si ile derinleşen ‘Mafya’yı pohpohluyorsunuz, derin devleti kutsuyorsunuz’ tartışmalarında da söyleyeceklerini söylemiştir. Aslında meselenin künhüne varan tespitlerimizi başka bir yazıda ele alalım. Özellikle Osman Sınav’le ‘ Ne yapmaya çalışmışlardır?’ sorusunun cevabı Türk televizyonculuk ve sinemacılığı açısından da önemlidir. Unutulmaması gereken şu an Türk sinemasında en yüksek box office sahip filmlerden birisinin (Kurtlar Vadisi Irak) bu çizgiden çıkmış olmasıdır. İlerde Türk sinemasının da temel problemlerine Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin açtığı çizgiden başlayarak bir bakış atacağız.
Bedenen bu dünyadan ayrılmış olabilir ama vicdanlı ve karakter sahibi olmayı öğreten duruşu ve yapmak istedikleri ile ortaya koyduğu eserleri onun yeni isimlere verdiği ilham ile devam edecek ve bu da inşallah ‘Sebeb olan yapan gibidir’ kaidesi gereğince defter-i amalinin kapanmadan hayır ve hasenatla dolmasına vesile olacaktır . Allah rahmet eylesin,mekanı cennet olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.