Z-KÜTÜPHANELER ÖLDÜ MÜ?
Okuma Kültürü ve Kütüphaneler Grup Başkanlığı’nın önemli projesi olan Z-Kütüphanelere ne oldu?
Grup başkanlığı kapatılınca bizce kitabı ve okumayı sevdirme açısından çok önemli bir hamle olan Z-Kütüphane projesi bitti diye düşünüyordum.
Koordinatörlük düzeyinde de olsa projenin devam ettirileceğini duymak beni sevindirdi ama en azından kütüphane konusunda bir daire başkanlığının MEB bünyesinde olması elzem.Yetkilileri bu konuda bir daha düşünmeye çağırıyorum.
Z-Kütüphaneler bilgi teknolojileri sınıflarıyla birleşerek yeniden tasarlanacağı hem öğrencilerin hem de çevre halkının faydalanacağı belirtiliyordu.
Şu çevre halkı meselesi ilginç. Basında gördüğüm kadarıyla sol camia buna kafayı takmış durumda. Yani halkı okula davet eden bu kütüphanecilik anlayışı bir şey getirmez havasında bense tam tersi düşünüyorum.
İlk önce kitapla ve kütüphaneyle ilgili bakanlıkta bir birim olmaması kötü. Eğitimin, medeniyetin ve insanlığın aslı kitaptır, kütüphanedir.
Kütüphaneye kitap kurtları gelir ve bu anlamda büyüklerinden ilginç bilgiler ve tüyolar almak öğrencilerin ufkunu açar.
Elbette disiplin sorunları yaşanır bu yüzden sadece okul idaresinin uyanık olması lazım birde z-kütüphaneyi derslerini aksatmadan öğrenciler idare etmeli ve okul nöbeti gibi özellikle hafta sonu gönüllü hizmet veren öğrencilere bakanlık ücret olarak kitap vermeli.
Uzman kütüphanecilerde alınabilir. Fakat istihdam amaçlı değil bu işe aşık insanlardan seçilmeli.
Fakat kim ne derse desin her işte olduğu gibi, her işte olduğu gibi bu işte de ana motor öğretmenlerdir. Mesela hafta sonu öğrencilere verilecek bir araştırma konusunun cevabı için direkt okul kütüphanesindeki kitaplar adres olarak gösterilmeli.
Bu arada öğrencilere bir ansiklopedi yada sözlük nasıl kullanılır onu da ders konusu olarak vermeliyiz.
Bu işe öğretmenler sahip çıkarsa olur. Bu arada kütüphaneler alınacak kitaplarda öğretmenlerinde istekleri göz önüne alınmalı. Hem öğrenci için hem kendileri için kitap isteklerini bir internet ortamında bir portalde belirtmelidirler.
Portal demişken din dersi öğretmeni bir arkadaşımın benden bir ricası olmuştu; Dijital ortamda kullanabilecekleri bir kütüphane yazılım. Öğrenci ve öğretmenin ödünç aldığı kitaplarla ilgili. O tarihlerde sorunu iletmiştim ama bakanlık yetkilileri işi bürokrasiye bulaştırarak tabuta ilk çiviyi çakmışlardı.(Arkadaşın okulundan resmi yazılar v.s istenmiş o yazılarda yazılmıştı ama sonuç gelmedi.) Kütüphanecilikle ilgili yazılımlar var ama kırık programlarla durumu idare ediyor öğretmenler. Milli eğitim bunu yapmalı.
Bu projede hoşuma giden internet ile kitap arasında beraberliğin sağlanması olmuştu.
Özellikle duvarlarında öğrencilerin çalışmalarını sergileyebileceği özel dizayn edilmiş malzemelerden yapılmış, ahşap ve kumaş panellerden oluşturulmuş alanların yer alması da iyi düşünülmüş. Çünkü öğrenciler için yaptıkları bir resim, yazdıkları bir şiir ya da metnin okul duvarında paylaşılması onlar için teşvik edici heyecan verici bir olaydır.
Çünkü internet sayesinde çoğulculuk ve katılımcılığın, demokratik paylaşımcılığın had safhada olduğu bu günlerde okur-yazarlık kavramından yazar-okur kavramına ulaşmış bulunuyoruz. Sade vatandaş bile cumhurbaşkanına internette saydırıyor ve neticede cezasını alıp oturuyor. Sayın Devlet BAHÇELİ’nin dediği gibi sevgide serbestiyet ama saygıda mecburiyet vardır onu da unutmuş değiliz.
Şimdi asıl konuya gelelim.
Kütüphanelere konulacak kitaplar nasıl seçilecek?
Fikri hür vicdanı hür nesil derken tam tersi tornadan çıkmış gibi tek tip birey isteyen eğitim dünyamızın felsefesine uygun kitaplar konulacaksa bence işe yaramaz.
Öğrenci o kütüphanede Karl Marx’ın Kapital’ini de bulmalı Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’larını da.
Hatta batıdaki okullara bile Kürtçe kitaplar konulmalı. Ben İslam divan şiirinin en önemli ismi Molla Ahmet CEZERİ’nin divanını Türkçe baskısıyla beraber tavsiye ederim. Fuzuli’den bile iyi gazelleri vardır benden söylemesi.
Buradan kaos çıkar mı? Hayır çıkmaz bu millet belli bir demokratik olgunluğa ulaştı.
Artık zorlamayla kimse kimseye bir fikri aşılayamaz bizlerde devletin okullarında ülkücüsünden solcusuna her camianın önde gelen eserlerin yer vermeyi bilmeliyiz. Sokakta başka TV de başka okulda başka düşünen insanların yüzünden bu hale geldik.
İki yüzlü insan bolluğunun kaynağı eğitim sistemimizdir.
Kafalarında bir kaos olanlar ve toplumu kışla düzeninde güdebileceğini düşünenlerin hiç hoşlanmadığı şey farklı kaynaklardan beslenen, farklı okumalara açık insanlardır.
Z-kütüphaneler özgürlüğe açılan yeni bir kapı olabilir mi?
Şu an maalesef nefisperest ve haz mantığıyla hareket eden bir nesile doğru gidiyoruz.
Kitabi bir dinin mensubu olarak okumaya değil izlemeye ve seyretmeye yöneltilmiş bir gençlik ve bunu neticesinde ilerleyen yıllarda olaylara müdahil olmayan ama sadece seyretmeyi tercih eden bir toplumla karşı karşıya kalabiliriz.
Fikirsiz insandan hiçbir şey olmaz fikrinde ana kaynağı kitaptır.
Devlet kütüphanelerine Bediüzzaman’la beraber Karl Marx’ı sokaklarda, gazetelerde ilan ederek koyan Fikri Durmuş SAĞLAR’a buradan bir teşekkür yollamak istiyorum ve Cemil MERİÇ’ten aktarılan şu söze de dikkatlerinizi çekmek. Meramımı çok güzle özetlemişte; “Bu memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur, bu memlekette namuslu ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olun.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.