Adem Öztürk

Adem Öztürk

Yüzyılların umudu Kaan…

Yüzyılların umudu Kaan…

Sanayi devrimi sonrası; dünya savaşları, hızlı silahlanma, Birleşmiş Milletler Cemiyeti, soğuk savaşlar dönemi, yüksek teknolojik atılımlar gibi gelişmeler ile birlikte İslam ülkeleri batı ülkelerinin yakaladığı gelişim ve değişimi kaçırarak çok gerilerde kaldı ve sömürülen durumuna düştü.

Tüketim ekonomisinin getirdiği materyal yaşam ve yüksek teknolojiye dayalı medeniyet tasavvurunda maalesef ülkemiz dâhil olmak üzere üçüncü dünya ülkeleri oldukça geri kalmış, seyreden, uzaktan bakan, geriden gelen, gelişmiş ülkelerin atıkları ile yetinen bir ülkeler olmuşlardır.

Birleşmiş milletler cemiyetinin kurulmasından sonra dünya hızla Globalleşmiş, ulaşım imkânlarının gelişmesi AB, NATO, OPEC, G7, G20 gibi dünyayı tek merkezden yönetmeye çalışan oluşumla ortaya çıkarmıştır.

Yeni dünya düzeninde yeni bir hukuk sistemi oluşturulmuş, üstün olan taraf hep kendini koruyacak hukuk normlarının tesis edilmesini sağlamıştır.

PATENT, Hakkı adı altında dünya üretim istemi tekelleştirilmiştir.

İşine geldiğinde bu ürünün patenti bana ait, işine geldiğinde bu ürün sana ait ama ben az biraz inovasyon yani değişiklik yaptım öyleyse bu patent kullanım lisans üretim hakkı benimdir diyerek, güçsüz olan asıl patent lisan sahibinin hakkını gasp eder duruma gelmişler, işine geldiğinde kopyaladığı hırsızlık yaptığı ya da tasarımını çaldığı bir ürün olduğu zaman, “ben emek harcadım, tersine mühendislik yaptım” diyecek kadar pişkinleşen bir sistem ortaya çıkarmışlardır.

Yeni sistemin adı Üstünlerin Hukuku anlayışıdır.

Rakibi tarafından özgün ve özel tasarlınmış bir ürünün birebir aynısını yapıp satarken bile ben hırsızlık yapmadım ki, tersine mühendislik yaptım, ben yaptım doğrudur çünkü ben yaptıysam haklıyım diyen bir hukuk sistemi geliştirilmiştir.

2000’li yılların başında üst düzey bir komutan hatıratında şöyle diyor;

Hava savunmamız için havadan havaya füze sistemi ihalesi yaptık. Malum belli ülkelerden teklif geldi ve ihaleyi en ucuz veren İtalyan firması 750 bin dolar ürün adedi olarak kazandı. Tam sözleşme imzalayacağız İtalyan firması çekildi ve ikinci olan Amerikan firması kaldı. Amerikan firması ile İtalyan firması arasında fiyat frakı oldukça çoktu zira Amerikan firması ürün başın tane fiyatı bir milyon dolar istiyordu. Anlaşılan Amerikan hükümeti İtalyan hükümetine baskı yapmış ve İtalyan firmasının ihaleden çekilmesini sağlamış ve bizim aynı ürünü daha pahalıya almamıza neden olmak istemiştir.

ROKETSAN ile yapılan görüşmeler sonunda ihale iptal edilmiş ve aynı ürün 250 bin dolar gibi bir rakama ülkemize kazandırılmıştır.

Burada esas olan ürünü üretmek değildir. Üretilen ürünün dünya pazarına sunulması da önemlidir.

Atak Helikopterlerinin ihracatına konulan kısıtlama buna örnektir. Lisans ve patent size ait ama içerisindeki motor yabancı ülkeye ait olduğu için ihracatı kısıtlamaya tabidir. Ürünün komple bir sistem olarak yerli ve milli olarak üretim kabiliyetini geliştirebilmek önemlidir. İhracat için yalnızca sistemsel üretim de yetmeyecektir. Siyasal direnç gösterme kabiliyeti de uluslararası arenada ülke olarak firmaların hak ve hukukunu koruyabilmek adına önemlidir.

Üstünlerin hukuk sahipleri ürettiğiniz ürünün rekabetçi ortama çıkmasını engelleyerek hem Pazar payı almasını hem de geliştirilmesine mani olmaktadır.

İşte üstünlerin hukuku budur.

Ülkemiz son yılarda yüksek terörle mücadele zorunluluğu coğrafi jeopolitik konumu nedeniyle barındığı risklerin fazlalığından ötürü özgün, özel ve nitelikli savunma sanayii ürünlerine öncelik vermek zorunda kalmıştır.

SİHA, TB2, TB3, AKINCI, KIZILELMA, ATAK, GÖKBEY, HÜRKUŞ, TCG ANADOLU, ATMACA SEYİR FÜZESİ, MAM L, HİSAR A, HİSAR O, SİPER, ALTAY TANKI, FIRTINA OBUS, MKE TÜFEKLERİ gibi savunma sistemlerini sahada deneme şansını bulmuş ve güvenirliliği, kalitesini, niteliğini teste etme imkânı oluşmuştur.

TSK tarafından başarıyla kullanılan bu ürünlerin uluslararası arenada rağbet görmesini sağlamıştır.

Eğer savunma sanayii alanında kendi ürününüzü ihraç edebiliyorsanız ihraç ettiğiniz ülkenin sosyal ve ekonomik politikalarında söz sahibi oluyorsunuz.

Libya örneğinde olduğu gibi.

Orta Asya Türki cumhuriyetlerinin tüm silah sistemleri Sovyet Rusya’sı kökenli olduğu için Rusya’ya bağımlılıkları vardır.

Ülkemizin savunma sanayiindeki dış bağımlılığı çoğu zaman bağımsızlığımızın ve ülkemiz bütünlüğünün sıkıntıya soktuğu görülmüştür.

1990’lı yılarda Almanya Leopard Tanlarını terörle mücadelede kullanmamıza karşı çıkmış, günümüzde Kanada ve diğer ülkeler ambargolar uygulamıştır.

F-35 vakası başlı başına bir olaydır.

Popüler gündem olan ve hepimiz vicdanını yaralayan ve sadece kınamakla yetinmek zorunda olduğumuz GAZZE olaylarında bölge ülkelerinin savunma sanayiinde ABD ve diğer güçlere bağımlı olmak zorunda olmaları nedeniyle İsrail’in soykırım yapmasına karşı bir şey yapamamaktadırlar.

Tüm bunlara özet olarak KAAN projesi sadece bir uçağı havaya uçurmak değildir. TOGG ve KAAN projeleri bir medeniyetin yeniden ayağa kalkışının ön adımlarıdır.

Üstünlerin hukukuna son verecek HAKK’ın hakim olacağı yeni dünya düzenine atılan ilk adımlardır.

Geleceğimiz olan çocuklarımıza daha müreffeh ve barışçıl bir dünya bırakmanın hazırlıklarıdır…

Emeği geçenlere selam olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR