Yirmi dört saat gülümseyen bir okul
Bursa’nın şirin ilçesi Osmangazi’ye bağlı Hamitler Mahallesi sınırları içerisinde yer alan bir tepecik üzerinde kurulu sevimli bir okul karşılıyor sizi tırmandığınız yokuşun sonunda. Mimarisi, konumu ve de günbatımına denk gelen bir saatte güneşin ihtiyarladığı âna tanık olmak ayrı bir hikâyenin konusu.
Ankara’dan dört meslektaşımızla çıktığımız yolun sonunda ilk olarak Felsefe Öğretmeni Cumhur Bey’in sıcak, sempatik ve dostane kalbiyle muhatap oluyoruz. Okul Müdürü Mehmet Bey tevazu ve mahviyetin karaktere dönüştüğü çehresi ile karşılıyor bizi koridorun sonunda.
Duvarları bile gülümseyen okulun elli altı ülkeden farklı renk, dil ve mezhebi kültürden gelen öğrencilerinin, selamınızı almak üzere kemâl-i edeple hazırlandığına tanık oluyoruz. Salt size selam verebilmek için yolunu sizin geçtiğiniz yöne yönelten güzel yüzlü gençlerle hemhal olmak umudunuzu çoğaltıyor hayallerinize dair.
Uluslararası Murat Hüdavendigar Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden söz ediyoruz. Uganda’dan Kırım’a, Fildişi Sahili’nden Kosova’ya, Etiyopya’dan Çad’a, Afganistan’dan Yemen’e, Uganda’dan Tayland’a, Mali’den Doğu Türkistan’a tek dinden her dilden yüzlerce öğrenci eğitim görüyor bu okulda.
Sakarya, Bursa ve diğer illerimizden Anadolu gençliği ile bütünleşiyor burada ‘bir dünya’ insan. Kültürlerin, geleneklerin, medeniyetlerin ortak kesişim kümesi, kadim bir ülkünün tek çatı altında mezcedildiği küçük bir birleşmiş milletler binası burası adeta. Pansiyon ile okul aynı binada, yirmi dört saat hayat devam ediyor koridorlarda.
Gecenin geç saatlerinde, bir projenin ya da etkinliğin mütemmim parçası olan öğrenciler, ankebut/örümcek figürleri ve evleri çiziyorlar duvarlara bir nakkaş edasıyla. Hemen yanı başında kutsal kitabın yüce sözleri süzülüyor boya fırçalarının ucundan rengârenk duvarlara; “Allah'tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!” (29/41)
Kutsal buyruğu duvarlarda değil dimağlarda yaşatmayı hedefleyen bu renk cümbüşü yürekler; amaç, üslup ve eylem üçgeninin ucundaki meydanda yollarını buluşturuyorlar her fırsatta. Özenle kardeşlik hırkaları örüyorlar, eğitim hayatlarının sonunda kendi ülkelerine döndükleri zaman, gönüllerinin yeninden kesişeceği arkadaşlarına gönülden bağlı kalma umuduyla.
Seher vaktinin ardından merkezi hoparlörden okunan yanık bir sabah ezanı ile yeni güne merhaba diyoruz odalarımızda. Akabinde ferah ve iç huzuru pompalayan mescitte cemaatle kılınacak namaza kadar Kur’an tilaveti kahvaltı öncesi en güzel ziyafet oluyor bize.
Gülümseyen, selam veren, Kur’an okuyan, hafızlık yapan, masa tenisi oynayan, robotik kodlama eğitimi alan, tasarım atölyesinde emeğini, teri ile süsleyen, dil öğrenen öğrencilerin içten, sistematik ve gönül kanunları ile disipline edilmiş uyumunu gözlemliyoruz. Akşam mütalaası/etüdü esnasında ise elli altı ülkenin tematik harita boyutuna ve derin senkronize haline şahitlik ediyoruz.
Gün boyu yorgunluklarını ve yoğunluklarını hissettirmemek adına yüzlerindeki tebessüm hiç eksilmeyen müdür yardımcıları, Osman Bey, Zeki Bey ve Yunus Bey’in koşuşturmalarını ayrı bir özveri örneği olarak notlarımız arasına düşürmesek, devasa bir hakkı teslim etmemiş olurduk.
Yatsı namazı için mescide yöneldiğimizde, her bir köşede bağdaş kurup Kur’an okuyan, hafızlık ezberini tekrarlayan yeni öğrencilerle tanışıyoruz. Kosovalı Artun, Ugandalı Muhammed, Yemenli İbrahim, Afganistanlı Abdulhasib, Suriyeli Muhammed, Tatar Kiram, Çeçen Eyüp, Bursalı Eren isimlerini hatırlayabildiklerimiz.
Doğu Türkistanlı Hafız Abdulhamit’in imameti, Sakaryalı Abdullah’ın müezzinliği eşliğinde yatsı namazını eda ediyoruz her mezhepte ama aynı dilde. Kenyalı Hasan, Ugandalı Hasan Nur, Taylandlı Dıyaulhayr, Çadlı Abbas Mahmut, Ukrayna/Kırımlı Eyüp, Bangladeşli Ahmet, Malili Ebubekir hep birlikte tek yöne doğru saf tutup secdeye varıyorlar yanı başımızda.
‘Bu hikâyeyi herkese anlatmalıyız’ iltifatına mazhar ve muhatap olan bir proje okulun, Osmangazi’den tüm dünyaya gülümsemesine vesile olan; düşünce mühendisinden, fikir işçisine, teori ustasından emek üreticisine, dert edineninden ders verenine, hülasa çorbada tuzu olan herkese minnet ve şükranlarımızla. Tarihi not düşenlerden, tarihe not düşenlere samimi ve asil bir saygıyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.