İsmet TAŞ

İsmet TAŞ

Yeni bir biyolojik savaş mı, yoksa sorumsuzluk mu?

Yeni bir biyolojik savaş mı, yoksa sorumsuzluk mu?

Bir den bire ülkemizde bir hastalık hortladı. Ne zaman ki Türkiye biraz kendini toparlasa, biraz dik dursa mutlaka başımıza bir bela, bir musibet bulaştırılmıştır. Bu sefer ki “Bela” nın adı, “ŞARBON”.
Bu hastalık ne dir?  Ne değildir? Buna girecek değilim. Bu konu sağlık uzmanlarının cevap vereceği bir soru.  Ayrıca bu konuda yazılı ve görsel basında yeteri kadar bilgilendirme var. Zaman zaman maksatlı ve kasıtlı bilgiler yayarak bilgi kirliliğine neden olunsa da.. (Örneği bu hastalığın et fiyatlarını düşürmek için uydurulduğu görüşü gibi)
    Tabi insanın aklına hemen, “İç savaş çıkarma faaliyetleri ile, darbe ile, ekonomik ve siyasi saldırılar ile yapamadıklarını biyolojik silahlarla mı yapıyorlar?” sorusu aklımıza geliyor. Geçmişte olduğu gibi, Kuş Palazı, Kırım Kongo Kenesi, Ceviz Ağaçlarını Yok Eden Böcekler, Kestane Ağaçlarına Yapılan Saldırılar, Fındık Bahçelerini Amerikan Beyaz Kelebeğinin Sarması, Genleri İle Oynanmış Ürünlerin Türkiye” ye sokulması vs. Ve en son olarak da Brezilya’dan İthal Edilen Sığırlardan Bulaşan Şarbon….
    Yukarıda saydıklarımıza daha onlarcasını ekleyebiliriz. 
    Önceden de söyledik yine söylüyoruz. 
    Elbette ki düşman düşmanlığını yapacak, en hain, en alçakça, en adice oyunlarını oynayacak, her türlü silahı kullanarak ülkemizde kaos yaratacak. Çünkü onların görevi bu. Unutulmamalı ki, karşımızda, gayri insani, gayri ahlaki bir yapıya sahip güçler var. Ve unutmayalım ki her şeyi yabancı güçlere bağlayıp sorumluluğu üzerimizden atamayız. 
 Önemli olan biz ne yapıyoruz?  Özellikle biyolojik saldırılar konusunda, evvelinde ve sonrasında, ilgili kurumlar neler yapıyor?  Önemli olan bu! Cümle alem biliyor ki, savaşlar artık cephe de yapılmıyor. Kimse artık kolay kolay cephede savaşmıyor. Savaşsa bile uzay teknolojisini kullanıyor. Yani soğuk savaş dönemi ilelebet sürecek gözüküyor.
    Bu gerçek böyle iken, ülkemize ve insanımıza yapılan biyolojik saldırılar karşısında ilgili kurumlara büyük görevler düşmektedir? Ne tür tedbirler alıyorlar?  Halkı tehlikelere karşı zamanında veya yeteri kadar uyarıyorlar mı?  Gerekli kontrolleri zamanında yapıyorlar mı? Yapılan denetim sonuçlarını halka şeffaf bir şekilde açıklıyorlar mı? Halkın sağlığına ne kadar önem veriyorlar? Bu ve benzeri soruları çoğaltabiliriz. Ama çarpıcı bir gerçek var o da yeteri kadar hassasiyet gösterilmediği. Ya yetersiz kalıyorlar veya gerekli denetimleri gereken zaman da yapmıyorlar. Veya birileri halkın sağlığı ile oynarlarken birileri görüp görmemezlikten, bilip bilmemezlikten mi geliyor?
    Örneğin son olay. Brezilya’dan gelen sığırlar. Hastalıklı olduğu nasıl anlaşılmaz? Kontrolden geçmedi mi?  Elbette kontrol edilmiştir ama NASIL?   Peki bunlara kim, “Sağlıklıdır” belgesi verdi.?  Neden bunun üzerine zamanında gidilip halka gerekli açıklamalar zamanında yapılmıyor? Görevli belli, izni veren belli ama şu ana kadar ceza alan veya suçlanan kimseyi duymadık. Bu, bize bu tezgâhı kuranları cesaretlendirmez mi? Bu ayrı bir gaflet değil mi? Buna göz yumanlar en şiddetli en ağır cezalara çarptırılması gerekmiyor mu? Yani, “Cinayet” ile. Görevini kim ihmal etmiş veya kim istismar etmiş neden açıklanmıyor?  Halk bunları sorgulamaktadır. 
    Bunun siyasete malzeme olamayacak kadar önemli hayati bir konu olduğunun herkes bilincinde olmalı.  Vurdumduymazlık, gösterilen zafiyet çok daha vahim üstesinden gelinemeyecek olaylara neden olmaktadır. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı!
    Her kurumun başındaki sorumlu ya görevini layıkıyla yapmalı ya da görevini derhal kendinden daha ehliyetli daha liyakatli insanlara devretmeli, bırakmalı.
    Yapılan her biyolojik saldırı ve buna karşılık alınması gerekip de alınmayan tedbirlerin sonucunda doğacak maddi ve manevi zararların bedelini kim sorumlu ise ödeyeme hazır olmalı. Görmedim, duymadım, bilmiyorum, yani üç maymunu oynamaya hiç kimsenin hakkı yok. 
    Ülkemiz tarihin en zor günlerini yaşamakta. Hiçbir ihmali kaldıracak güçte değiliz. Bunca alınan ekonomik tedbirlerin yanı sıra bir de biyolojik saldırılarla uğraşmak bu ülkeyi olduğundan fazla yıpratacaktır. 
    Sıkıntılarımız doğru tespit edilmeli, doğru çözüm yolları bulunmalı ve bunları acilen uygulamaya konulmalı. Gün geçmiyor ki yeni bir sıkıntı ile karşılaşmayalım.
Buyurun yeni bir çocuğumuz daha oldu. Adı da İDLİB! Mülteciler gelmeye başladı bile. Dünya siyaset arenası tam bir satranç tahtası. Dakika dakika değişiyor. Hamle üzerine hamle yapılıyor. Ortalık ısındıkça ısınıyor! Ateş çemberi daraldıkça darılıyor. Hepimizin son derece hassas son derece dikkatli olmamız gerektiği zamanlar. İç ve dış politik dengeler son derece kaygan bir zeminde. 
İçerde hala dövizin olumsuz etkisi sürüyor. Tasarruf tedbirleri uygulanmaya başladı Bu konuda sevindirici gelişmeler var.  “Döviz” zengini olanların bunu hemen Türk lirasına çevirmeleri sağlanmalı. Dövizle yapılan her türlü anlaşma, Türk Lirası ödenerek yapılmalı! 
Türkiye, ekonomide, siyasette ve askeri alanda olağanüstü haller yaşamakta. Uluslararası hukukun sadece ve sadece bize işletilmesine izin verilmemeli. 
Esnafımız alternatif döviz kullanma yolları arıyor. Hatta İstanbul Kapalı Çarşı Esnafı buldu bile.  Çin’in parası olan; “Yen” i kullanmaya başladılar. 
 Yediden yetmişe herkesin, milli ruh ve heyecan içerisinde, milli meseleler karşısında, MİLLET-DEVLET EL ELE anlayışı içeresinde bu mücadele yerini almalı. Devletin bütün kurumları en üst düzeyde alarmda olmalı, Türkiye’yi zora ve sıkıntıya sokacak hiçbir şeye izin vermemeli. Ülkemizin, istismarlara, başıbozukluğa, vurdumduymazlığa asla tahammülü olmadığı herkes tarafından bilinmeli. 
Her türlü saldırıya karşı uyanık olunmalı,     Ülkemizin yaşadığı şu zor günlerde hiç ama hiç kimsenin, sorumsuz ve ihmalkâr davranma lüksü yok. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR