Yaz kursları – 2
Caminin avlusuna girdik. Hoca başka bir sürü çocuk birde o yüksek sesli dev adam dernek başkanı vardı. Dernek başkanı,
- İçeriyi kirletmeyin.
- Ayakkabılarınızı raflara koyun.
- Yaramazlık yok. Yapan olursa kulağınızdan tuttuğum gibi dışarı atarım.
- Hoca sende dikkat et sağı solu dağıtmasınlar. Anası bakamıyor buraya gönderiyor. Kardeşim burası cami cami tamam mı? diye bir sürü talimatlar yağdırdı. Bazı arkadaşların gözleri iyice açıldı. Sevinçle korku birbirine girdi. Bu arada Hoca;
“Çocuklar hoş geldiniz. Burası hepimizin ortak yeri Allahın evi, siz buraya geldiğinizden Kuran öğreneceğiz, sohbet edeceğiz, Allaha olan sevginiz artacak. Allah zaten sizi çok seviyor, size her türlü yediğiniz, içtiğiniz v.s. herşeyi veren Allah v.s. anlattı, anlattı.
O gün genelde sohbet ve cami içini incelemekle geçti. İlk defa cami içinde bu kadar rahat geziyor, oturuyoruz.
Bugün Suphane ile Elif Beyi öğrendik. Hoca biraz sertti ama tatlı bir onu sevdik.
Sonra büyük bir sevinçle koşarcasına evimize gittik. Annem camide olanı sordu heyacanlı, heyecanlı anlattım. Akşam babam nasıl geçtiğini sordu.
- Baba o başkan vardı. Hepimiz çok korktuk bağırdı, çağırdı sonra gitti hepimiz o gittikten sonra rahatladık. Üç dört gün sonra hoca bize isteyen ikindi ve akşam namazına gelebilirsiniz dedi.
Biz dört arkadaş başka yerlerden gelen vardı. Onbeş arkadaş olmuştuk. Cami avlusundan abdest alacak yere giderken elinde bastonu olan ve zor yürüyen bir dede bağırarak,
- Defolun başka yerde oynayın. Burası cami defolun hayvan herifler v.s. bağırıyordu. Onu bir iki ihtiyarda destekledi. Hepimiz korkudan kaçtık. Babam olmadığından da camiye giremedik.
Anladım ki babam olmayınca buraya girmek yasak. Burası dedelere yapılmış, sadece onlar girer, onlar namaz kılar. Namaz sonrasında da kapı hemen kilitlenir.
Ertesi günü hoca bize içinizden namaza gelen olmadı, namazı camide cemaatle kılarsanız daha sevap, Allah sizi daha çok sever, sizi bekliyorum dedi. Ali, Hoca;
- Hocam biz geldik daha abdest almadan burada oturan dedelerden birkaçı bize bağırdı, çağırdı hatta biri üzerimize yürüdü. Bizde korktuk kaçtık dedik.
Kurs bitti, öğle namazı için o ihtiyarlar yine gelmişlerdi. Onlardan birinin bakışı ve elindeki bastonu göstererek,
- Bu cennetten çıkan sopayı görüyor musunuz? Sümeyye korkudan ağlamaya başladı. Bizde çok tedirgin olduk. Caminin hocası ile ihtiyarlar arasında münakaşa başladı. Sonra yüksek sesle hakarete dönüştü.
Hoca,
- Allahın evinde bu çocukları korkutarak, ağlatarak kovamazsınız bunların kalpleri gönülleri buralarda şekillenmeli v.s.
İhtiyarlardan biri,
- Hoca hoca haddini bile bura çocuk parkı değil, bu cami bunlarla buraları pisletemezsin.
- Hoca,
- Ne diyorsunuz bunlarla burası daha hayırlı bir görev yapmış olur. Geleceğimiz, dinimiz, ahlakamız bunlara emanet.
- Diğer ihtiyar,
- Hoca senin görevin burada namaz kıldırmak, bebe beliği toplayıp burayı cami olmaktan çıkarmaya hakkın yok gibi karşılıklı konuşurken dozu iyice arttı. Hakaretler başladı, koro halinde hocaya hakaret etmeye başladılar.
- Birisi,
- Hoca böyle bebe beliği başımıza sararsan buralarda duramazsın dedi. O önemli biriymiş Müdür Yardımcılığından emekli olmuş. Bu hakaretlerden bizler çok korktuk.
Hoca bize dönerek,
- Çocuklar siz gidin, yarın izinlisiniz. Öbürgün gelirsiniz dedi. Hocamızı koruyamadığımız, arkasında dik duramadığımız , bir şey yapamadığımız için çok üzüldük.
İki gün sonra camiye gittiğimizde bazı arkadaşlar korkudan gelemedi, gelenlerde çok tedirgin camiye geldik. Hoca durgun ve üzgündü. O gün doğru dürüst bir şey öğretmedi.
Bugün Perşembe camiye geldik. Hoca caminin önünde cami kapısı kapalı bizi karşıladı. Hepimizi teker teker süzdü. Hepimize isimlerimizle teker teker hal ve hatır sordu. Çok durgundu. Bir ara dudakları titredi. Konuşmakta zorlanıyordu. Hepimize hasret hasret bakarak,
- Yavrularım sizlere faydalı olamadım. Allahın mesajını öğretemedim. Hakkınızı helal edin. Ben ben derken arkasını getiremedi, ağlıyordu sonra tekrar kendimi toparladı. Benim tayinimi çıkarmışlar sizlere birşeyler veremeden gidiyorum. Hakkınızı helal edin derken Mehmet boynuna sarıldı.
- Hocam gitme ne olur, sonra hepimizi teker teker kucakladı öptü, hepimize birer tesbih hediye etti.
O günü hiç unutmayacağım. Kuran kursumuz da böylece bitti. Onun için ogün bugündür hangi camiye gitsem o hoca aklıma gelir. Tesbihimde 58 senedir saklıyorum. O gün yüreğim çok sızlamıştı. Hep dua ettim. Allahım camiler çocuklara kapanmasın.
Yıllar yılı kovaldı. Bugün arabamla giderken Diyanet İşleri Başkanlığının bilboardlarda bir sloganı beni çok heyecanlandırdı. Arabamı durdurdum afişte aynen şu yazıyordu.
“Gel bu yaz Kuranı gönlüne yaz” diyordu.
Çevrme bile bakmadan kim olursa olsun umursamadan orta bir sesle “İşte bu, işte bu diye Allahıma şükrettim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.