Vatan sevdası
Hayat sevince güzel ve sevince anlamlı. Biz de vatanımızı canımız gibi seviyor, gözümüz gibi esirgiyoruz. Buna rağmen vatan mefhumu, siyonist mahfillerce son zamanlarda (diğer birçok kutsal değer gibi) tartışmaya açılmıştı. Şükür ki yontulmaya çalışılan vatan sevdamızı Zeytin Dalı Harekâtı ile tekrar kazanıyoruz, tazeliyoruz. Bu vatan, bu ülkede yaşayan herkesin ortak sevgisidir, sevdasıdır hatta aşkıdır. Bizim milletin vatan anlayışına göre vatan namustur, şereftir. İnsanlık davası güden de hâliyle namusu, şerefi söz konusu olunca dişini tırnağına takar, canını ortaya koyar.
Peygamberimizin “vatan sevgisi imandandır” şeklinde bir hadisi var. Mevlana’nın Mesnevi’sinde ve İmam Rabbani’nin Mektubat’ında yazıyor. Gel gör ki sinsi vatan hainleri, bu hadis uydurmadır diye ortalığı velveleye veriyor. Ey gafiller, vatan sevgisi imandan olmasa bu millet, vatan uğruna verdiği milyonlarca şehitle hiç övünür müydü? Bizim kültürümüzde şehitlik en müstesna makam, en müstesna derece sayılır mıydı? Binlerce gönüllü, askerlik şubeleri önünde bizi de askere alın diye sıraya girer miydi? Vatanı sevmek ve gerekirse vatan için ölmek, bizim milletimizin karakteridir. Seven rahatsız değil, ölen rahatsız değil, bunların geride kalanları rahatsız değil; ama bir avuç müptezel, yok efendim masum canlara kıyılıyormuş, yok efendim analar ağlıyormuş diye hoplayıp zıplıyor. Ey gafiller, Napolyon Bonapart’ın şu sözünü de mi duymadınız: “Türkler öldürülebilir ama yenilemezler!”
Millet mefhumunun da içini doldurmak gerekiyor. Zira tetikte bekleyen hainler, her şeyi ama her şeyi manipüle etmek için fırsat kolluyor. Millet, bizim ülkemizde etle tırnak olmuş, aynı sevinci ya da aynı kederi paylaşan tüm fertleri ifade eder. Bu fertlerin adı Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap vs. olabilir. Hiçbir önemi yok! Biz, Rab olarak Allah’a, kitap olarak Kur’an’a, peygamber olarak Hz. Muhammed’e inanan, Anadolu adı verilen coğrafyada kader birliği yapan ve aynı ay-yıldızlı bayrak altında yaşamaktan onur duyan insanlarız. O ay-yıldızlı bayrak ki hilal sembolü Allah’ı, yıldız sembolü Hz. Muhammed’i temsil eder. Bu sebeple aynı vatanımız gibi bayrağımız da bizim kutsalımızdır, namusumuzdur, şerefimizdir. Bu millet, vatanının bir karış toprağını kıskandığı gibi, ay-yıldızlı bayrağını da her dâim şan ve şöhretle dalgalandırmak ister. Biz bayrağımıza, sevgilimizin yüzüne bakar gibi bakarız. Biz vatanımıza, canımızdan can, kanımızdan kan gibi sahip çıkarız.
Hâl böyle olunca Amerikalılara vatanın ne demek olduğunu öğretmek bizim üzerimize düşüyor. NATO oyunlarıyla, Birleşmiş Milletler engellemeleriyle, sözde IŞİD’le mücadele ayaklarıyla bizleri dizginlemeye çalışan ABD, gerçekten de okkalı bir Osmanlı şamarını hak etmektedir. Şamar, bir dayak çeşidi olarak hiç şüphesiz Cennet’ten çıkmadır. Hele ki Osmanlı şamarı, ıslah edici özelliğiyle gerçekten mübarektir.
Bu şamarı nasıl vuracağız? İşin aslı şu ki biz ABD’yi Suriye’de çoktan şamarlamaya başladık bile. PKK, FETÖ ve diğer terör örgütleri üzerinden bize savaş açan Amerikalı haydutlar bilsinler ki, Büyük İsrail’i hiçbir zaman kuramayacaksınız. Biz, bu coğrafyada İsrail bayrağını da, ABD bayrağını da, İsrail askerini de, ABD askerini de ayaklarımızın altına alır, itina ile çiğneriz. Çünkü biz, Türk’üz. Kendisine Osmanlı şamarı miras kalmış bir milletin şakası olmaz.
Nitekim Suriye’de ve daha öncesinde Sur, Cizre ve sâir yerlerde çok sayıda Amerikan askerini tepeledik. Amerikan ajanları, ölen askerlerinin leşlerinin çetelesini tutacağına “vatan nedir”, “vatan nasıl savunulur”, “vatan için nasıl savaşılır” sorularının cevaplarını öğrenerek ders çıkarmalıdır.
Sathı müdafaa hattını genişlettik derken belki iyi anlaşılmamış olabilir. Altını çizmek bâbında; biz satıh olarak artık Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları ile kendimizi bağlı görmüyoruz. O satıh, bize düşmanlık yapan ülkelerin kendi topraklarını da kapsamaktadır. ABD, İsrail, İran, İngiltere, Almanya ve sâire bize savaş ilan ediyorsa bilmeliler ki kendi ülkeleri de artık o savaşın bir cephesidir. Biz, ölümden korkmayız, şehadeti şerbet biliriz; peki ya siz, ölümüne savaşa var mısınız?
Biz, varız, buradayız ve hatta oradayız! Silahlarımızı çektik, bekliyoruz. Yiyorsa basın tetiğe.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.