Uhud Savaşı
Bedir harbinden sonra büyük bir yenilgiye uğrayan müşrikler içlerinde Müslümanlara karşı kin ve intikam duygusuyla yanıp tutuşuyorlardı.
Müşrikler Bedir savaşında ölen yakınları için öç almak ve aynı şekilde Müslümanların acı çekmesini istiyorlardı.
Mekkeli müşrikler ticaretle uğraştıkları için Suriye kervan yolunun tehdit altından kurtulmasını istiyorlardı. Kureyş ordusu sadece kendi ordusuyla yenilmiştir.
Bir daha ki harp de böyle olmayacağını görüşerek diğer kabilelerden de asker toplamaya karar vermişlerdir.
Ebu Ezze’nin aralarında bulunduğu 4 (dört) kişilik bir heyeti Mekke çevresindeki Sakif Kinane ve diğer Arap kabilelerinden asker toplamak için görevlendirdiler.
Ebu Sufyen Müşriklerin komutanı idi. 3000 (üç bin) kişilik ordu ile Medine’ye hareket ettiler. Orduda 700 (yedi yüz) zırhlı süvari 200 (iki yüz) at ve 3000 (üç bin) deve vardı.
Müslümanların bu savaştan Hz. Peygamber Efendimizin Amcasının yazdığı mektupla öğrendik.
Hz. Abbas henüz Müslüman olmamış ama Peygamberimize içten içe saygı ve sevgi beslerdi.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) mektubu Ubeyn bin Kab’a okuttu ve bu haberin gizli tutulmasını tembih etti.
Peygamber Efendimiz haberin gizli tutulmasını istiyordu. Fakat Sad’ın karısı bu haberi duydu ve bu haber her yere yayıldı.
Peygamber Efendimiz Müşriklerin durumunu öğrenmek için keşif yollamış ve Müşriklerin durumunu öğrenmiştir.
Peygamberimizi her zaman Ashabıyla müşavere eder ve onlarla istişare ederdi.
Uhud savaşına başlamadan önce Peygamberimiz yine müşavere etti.
Ashabının fikirlerini öğrendi, ileri sürülen ilk fikir şehrin içerden savunulması idi.
Kadınları ve çocukları müstahkem yerlere yetiştirdiler.
Böylece sadece Medine de çocukların ve kadınların güvenliği sağlanacaktı.
Ve bu istişare Ashaptan kabul görmedi ve dışarıdan müdafaa etmeye karar verdiler.
Peygamberimizin istediği şehri içeriden müdafaa idi ancak Peygamber Efendimiz Ashabının isteğine uydu ve kabul etti. Müslüman ordusu 1000 (bin) kişi idi.
Münafıkların reisi Abdullah İbn-i Ubey Medine dışına çıkmayı kabul etmediği için 300 (üç yüz) kişilik adamlarıyla geri döndü.
Müslüman ordusu 700 (yedi yüz) kişi kaldı. Peygamber Efendimiz bu harp için bazı önlemler almıştı.
Uhud dağının sol tarafında ki vadiye 50 neferle vadinin ağzına bırakıldı.
Peygamber Efendimiz düşman geren mağlup gelsin, gerekse mağlup olsun benden emir gelmedikçe buradan katiyen ayrılmayacaksınız dedi. Düşman ordusu gelirse atlarına ot atın diye buyurdu.
Kureyş ordusunda kadınlar da bulunuyordu. Onlar Bedir’in intikamı bugündür bugün intikam günüdür diyorlardı, savaşmakta onlara cesaret veriyorlardı.
Bu savaş çok çetin geçmiş Müslümanlar mağlup olurken okçuların yerinden ayrılmasıyla mağlup duruma düşüyorlar, Peygamberimiz hiçbir savaşta savaşmamış her zaman duası ile yardımda bulunmuştur.
Okçuların ganimet sevdası yüzünden savaş kaybedilmiştir. Onlar dünyalık sevdasına düştüğü için uyarılmıştır. Müslümanlardan 70 (yetmiş) kişi şehit olmuş Müşriklerden 22 (yirmi iki) kişi ölmüştür.
Bu harp Kuran-ı Kerimde “Eğer siz Uhud’da bir yara aldıysanız şüphesiz o toplulukla Müşriklerde Bedir de benzeri bir yara almıştı. İşte iyi veya kötü günleri insanlar arasında böylece döndürür dururuz. Bazen bir topluma iyi veya kötü günler gösteririz bazen öbürüne, Allah sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar Allah zalimleri sevmez, birde Allah iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar. Ali İmran Suresi 140-141 ayetleri. Allah’ın emri bu şekilde olup insanların her zaman Allaha inanmaları ve iş yapacaklarsa dirayetle Allah’ın izni ile yapması gerekir. Çünkü Rabbim bizlere böyle emir buyuruyor. Allah’ın yolundan ve izinden gitmeyi nasip etsin. Allah kalplerdekini bilendir, o çok bağışlayandır. Allah’ın rahmeti ve bereketi hepimizin üzerine olsun Selam ve Dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.