Türkiye’nin IŞİD’le imtihanı
Türkiye ateş çemberinde, özellikle güney sınırları tam bir cehennem. Birileri bilerek ve taammüden Irak, Suriye ve Ortadoğu’da yanan ateşi Türkiye’ye sıçratmak için planlar, projeler yapmakta ve vakit geçirmeden yürürlüğe koymaktadırlar. Bunun en son ve en canlı örneği, yeteri kadar tanımlanamayan, adeta bir muamma olarak gündemi işgal eden IŞİD terör örgütüdür.
Türkiye, gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen bir ülke konumundadır. İçte ve dışta ileri düzeye taşınmış ve gelişmekte olan değil gelişmiş ülke sıralamasındadır. Söz konusu gelişmeler birilerini şiddetli şekilde rahatsız etmiştir. Özellikle Ortadoğu’nun kalbindeki terör devleti İsrail, AB ve ABD görünen ve görünmeyen tüm örgütleriyle Türkiye’nin önünü kesmek ve durdurmanın hesaplarını yapmaktadırlar. İşin en ilginç ve gözden kaçan yönü ise bu konuda iç ve dış düşmanlar el ele ve iç içe hareket etmektedirler.
Son yıllarda Yahudi ve Hıristiyanların ülkemizin hemen sınırları yakınında ortaklaşa yürürlüğe koydukları kanlı senaryoların mağdurları tamamen Müslümanlar. Özellikle son on yılda, mazlum ve mağdur Müslümanların moral ve ümit kaynağı Türkiye olmuştur. Çünkü Türkiye hızla lider konumunda dış politika üretmekte ve yürütmektedir.
Irak ve Suriye’de yaşananlar Türkiye’yi çok yakından ilgilendirmektedir. Bu coğrafyada yaşayan insanlarla tarihî bağlarımız ve kadim bir mirasımız bulunmaktadır. Suriye ve Irak’ta katledilen insanlar ve yaşadıkları coğrafya ile tarihi ortak miras tamamen bize aittir. Öncelikle evleri başlarına yıkılan, evlerinden ve yurtlarından kaçan insanlarla mutlak bir din bağımız bulunmaktadır. Çünkü “Müminler sadece kardeştirler.” İlahi hükmü bunun en önemli delilidir. Hangi ırktan olursa olsun müminler sınır tanımayan kardeştirler.
İçte ve dışta Türkiye bir imtihandan geçmektedir. “Paralel Yapı” diye adlandırılan karanlık örgütün darbe planlarının deşifre edilmesinin ardından dışta en önemli fesat ocağı IŞİD görünmektedir.
Yaklaşık iki ay önce sohbet etme imkânı bulduğum çok değerli bir bakan, olayları değerlendirirken güzel bir tespitini paylaşmıştı. “Biz krizleri çözerek bugüne geldik. Bundan böyle kriz gelmeden çözüyoruz.” Demişti. Rehine krizi örnek gösterilebilir bu konuda. Fire vermeden rehine krizi çözüldü ve mutlu sona gelindi. Ama önemli bir konunun unutulmaması gerekiyor.
Rehine krizi büyük bir olaydır, başarıyla çözülmüştür. Ama Türkiye’nin IŞİD’le imtihanı devam etmektedir. Birkaç aylık, haydi bir iki yıllık geçmişe sahip bir terör örgütü olmasına rağmen büyük bir alanı tehdit etmektedir. Irak, Suriye. Lübnan ve Ürdün’le sınırlı değil. Musul Konsolosluğu görevlilerinin rehin alma olayı bu endişeleri doğrulamaktadır. IŞİD’in öncelikli hedefleri arasında Türkiye’de bulunmaktadır. IŞİD’le mücadele ederken bir gerçeği gözden uzak tutmamak gerekir. IŞİD, salt bir terör grubudur. Nasıl olsa biz rehineleri kurtardık. Gerisini Suriye ve Irak düşünsün denilerek sırt çevrilemez. Çünkü IŞİD, kısa sürede toprağa atılarak yeşertilmiş bir tohum değildir. IŞİD, kanla beslenen ve özellikle Müslümanların kanıyla ayakta duran batı emperyalizminin bir projesidir. İçerisine bir miktar Siyonizm karıştırılmış ve amacı çökertilmiş bir Türkiye’yi hedeflemektedir.
IŞİD’le mücadelede muhatap fludur. Aydınlanmayı bekleyen karanlık noktalar bulunmaktadır. ABD, bir taraftan çamura sapladığı ve saplandığı Iraktan kurtulmaya çalışırken öbür taraftan Fransa ile ortak hareket ederek Suriye’de ayakta tutmağa çalıştıkları Esad katili ile işbirliği yapmaktadırlar. Ama en önemlisi sanki kavgalı gibi görünse de Iran’la içli, dışlı bir politika yürütmektedir. IŞİD, öyle veya böyle zihinsel olarak Yahudi, amel olarak kilise kaynaklı bir problemdir.
IŞİD’le mücadelede önce örgütün kuruluş amacı, kim veya kimler tarafından kurulduğu, faaliyetleri ve geldiği nokta çok yönlü tespit edilmelidir. Özellikle IŞİD’in kuruluşundaki AB, ABD ve İsrail’in payı, rolü ortaya çıkarılmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Türkiye’nin IŞİD’le imtihanından yüz akı ve başarı ile çıkacağına inananlardanım. Çünkü ülkeyi yöneten siyasi iradenin mücadelede imkânları iyi kullanacaktır. Sırt dönerek problemler çözülemiyor. Aksine problemlerin üzerine cesurca gidilerek sonuç elde edilmektedir.
G Ü N Ü N H İ K M E T İ
“Mürşittir müridi merdane eden
Sevdadır yiğidi pervane eden
Ey efendim beni divane eden
Erenler şarabını veren değil mi?”
Aşık Sümmanî
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.