Türkiye - Avrupa Birliği İlişkileri (1959 – 1996) 3
Tam Üyelik Başvurusuna Giden Yol
Türkiye’nin 14 Nisan 1987 tarihli üyelik başvurusu ile karşılıklı ilişkiler yeni bir boyut kazandı. AT’ye üye devletlerin dışişleri bakanları başvuru dilekçesini 27-28 Nisan 1987 tarihinde Lüksemburg’da işleme koydular ve görüş bildirmesi istemiyle AT komisyonuna havale ettiler.
Yaklaşık bir yıl sonra, 2 Mayıs 1988’de AT dışişleri bakanları, AT devletlerinin Türkiye ile olan ilişkilerinde ortak bir çizgi saptamak üzere yeniden bir araya geldiler. Bu sırada ön planda bulunan sorun, Yunanistan hükümeti ve diğer AT üyeleri arasındaki görüş ayrılıklarının ortadan kaldırılmasıydı. Yunanistan’ın görüşüne göre, Topluluğun Türkiye’yle olan ilişkilerinin Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’taki askerî varlığı devam ettiği sürece geliştirilmemesi yönündeydi. Böylece Türkiye bu tür tartışmalı noktaların dışarıda tutulmasına ön görüşmelerde oldukça çaba sarf etmiş olmasına rağmen AT, Kıbrıs sorunu ile Türkiye’nin AT üyeliği arasında açıkça bir bağ kurmuş oluyordu.
AT-Türkiye ilişkilerinin normalleştirilmesi gerekirken AT Komisyonu, Türkiye’nin tam üyelik başvurusunun reddedilmesi tavsiyesinde bulundu. On iki AT üyesinin hepsi de bu tavsiyeyi onayladılar ve böylece 5 Şubat 1990’da Türkiye’nin tam üyelik istemine olumsuz yanıt verilmiş oldu. Bununla birlikte, AT dışişleri bakanları Türkiye’yle daha yakın bir işbirliğinde bulunma isteklerini de ifade ediyorlardı. Ancak AT bu isteklerini resmîleştirmedi.
Gümrük Birliği
Avrupa Parlamentosu (AP) 23 Kasım 1995 tarihinde 1/95 sayılı AT-Türkiye Ortaklık Konseyi Kararı’nı onaylayarak Gümrük Birliği (GB) önündeki son engelleri de kaldırmış oldu. 1964 tarihli Ortaklık Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden bu yana Gümrük Birliği’nin kademeli olarak kurulması her iki antlaşma tarafının da temel bir istemiydi. 1 Ocak 1970 tarihli Katma Protokol’ün (KP) imzalanması sadece bu birlik düşüncesinin somutlaştırılması anlamına gelmiyor, aynı zamanda GB’nin tamamlanması sürecinin bu tarihte başlatılmış olması açısından da önem taşıyordu.
AET’nin (7 Şubat 1992’den beri de AB’nin) o zamanki üye devletleri Türkiye’den ithal ettikleri sanayi ürünlerinin gümrüklerini tek taraflı olarak kaldırmayı taahhüt etmişlerdi. Bunun karşılığında Türkiye de AET ülkelerinden ithal ettiği sanayi mallarının gümrüklerini kademeli olarak indirme yükümlülüğünü kabul ediyordu. Ayrıca, 1973’ten başlayarak 1995 sonuna kadar gümrüklerin Ortak Gümrük Tarifesi’ne (OGT) gitgide uyumu sağlanarak kararlaştırılan Gümrük Birliği tamamlanmış olacaktı.
AB-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin 6 Mart 1995 tarihli toplantısında antlaşma tarafları kapsamlı bir belgeyi kamuoyuna sundular. 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı olarak anılan bu belge altı bölüm ve on ekten oluşmakta ve 66 madde içeren dört alt bölüme ayrılmaktaydı.
Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmesiyle ile gerekli koşullar oluşmuş ve bu Ortaklık Konseyi Kararı neticesinde Gümrük Birliği tamamlanarak 1 Ocak 1996 tarihinde işlerlik kazanmıştır.
Taraflar arasında sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünlerinin serbest dolaşımını kapsayan Gümrük Birliği sürecinde Türkiye, mevzuatını AB’nin gümrük ve ticaret politikalarının yanı sıra rekabet ve fikri sınai mülkiyet haklarına ilişkin politikalarının da dahil olduğu kapsamlı bir alanda uyumlaştırma yükümlülüğünü üstlenmiştir.
Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği ilişkisinin modalitelerini ortaya koyan Ortaklık Konseyi Kararı, AB’nin iç pazar mevzuatı doğrultusunda hazırlanmıştır. Diğer bir ifadeyle Türkiye - AB Gümrük Birliği, gümrük vergilerinin miktar kısıtlamalarının kaldırılmasını ve üçüncü ülkelere ilişkin gümrük tarifesinin uyumlaştırılmasını ifade eden geleneksel anlamdaki gümrük birliği ilişkisinden çok daha ileri bir bütünleşme çerçevesi belirlemiş ve bu tip bir ilişkinin ötesine geçen yükümlülükler içermiştir. Söz konusu yükümlülüklerin bir kısmı Gümrük Birliği’nin resmen tamamlandığı 1 Ocak 1996 tarihinde bir kısmının ise belirlenen geçiş süreci içinde tamamlanması öngörülmüştür.
1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın kapsadığı başlıca alanlar şu şekilde özetlenebilir:
* Malların Serbest Dolaşımı: Gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarının kaldırılması ve AB Gümrük Kodu’na uyum.
* Ortak Ticaret Politikası: Ortak Gümrük Tarifesi’ne uyum, tercihli ticaret anlaşmaları, otonom rejimler.
* Ticarette teknik engellerin kaldırılması: Teknik mevzuat uyumu.
* Yasal düzenlemeler: Fikri ve sınai mülkiyet hakları, rekabet kuralları, kamu alımları.
* Kurumsal işbirliği: Ortaklık kurumlarının oluşumu.
Gümrük Birliği, Aralık 1999’da Türkiye’nin AB üyeliğine adaylığının teyit edilmesinden ve özellikle Aralık 2004’te gerçekleşen zirvede alınan müzakerelere başlama kararından sonra ayrı bir boyut kazanmıştır. Aynı zamanda, Dünya Ticaret Örgütü’nün uluslararası ticarete ilişkin kurallarını temel alan bir yapılanma olan Gümrük Birliği, Türkiye’nin Dünya Ticaret Örgütü’ne karşı yükümlülüklerini yerine getirmesinde de büyük avantaj sağlamıştır.
Dolayısıyla Türkiye’nin Gümrük Birliği kapsamında gerçekleştirdiği yasal ve kurumsal uyum çalışmaları, üyelik hedefi doğrultusunda bir dönüşüm süreci olarak değerlendirilmelidir.