Türk tohumu emin ellerde
Covid-19 pandemisinin ardından tarım sektörünün geleceği dünya çapında hararetle tartışılır oldu. Sıcak havaların insan sağlığını ciddi derecede tehdit etmesiyle beraber iklim değişikliği de gündemde.
İklim bilimciler sürdürülebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmanın, fosil yakıtların terk edilmesinin ve ormansızlaşmanın önüne geçilmesinin önemine vurgu yapıyor.
Halk nezdinde pek karşılık bulmasa da gezegenimiz epey ciddi bir sorun ile karşı karşıya. 2015 yılında yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması’ndaki ana hedef, yıllık sıcaklık artışının 1,5 derece ile sınırlı tutulmasıydı. Dünya o günden bu yana 1,1 derece daha sıcak bir yer haline geldi.
Artık iklim değişikliğini durdurmak pek mümkün gözükmüyor. Uzmanlar zararı en az boyutta tutabilmenin planlarını yapıyor.
Bu haftaki yazımda merkeze çekmek istediğim konu, gezegenimiz bu denli büyük bir problem ile boğuşurken yakın gelecekte ziraat sektörünü neler beklediği...
İklim krizi daha da derinleşirse şüphesiz ekim alanlarında epik daralmalar yaşanacaktır. Bu durumda ekim alanlarını korumak ve zirai üretimi sürdürülebilir tohumlar ile yapmak çok önemli.
Literatürde DNA dizilimine müdahale edilmeden, saflığı korunarak çoğaltılan tohumlara “ata tohumu” adı veriliyor. Ata tohumunun temel özelliği ekim, çoğaltma ve yetiştirme işlemlerinin hiçbir aşamasında kimyasal müdahale görmemesi.
Türkler sürdürülebilir tohumculukta bir şeyler yapıyor mu diye düşünüyorsanız, cevabı evet. Tarım ve Orman Bakanlığı uhdesinde çalışmalar yapılıyor. Ben yazımda daha spesifik bir örnek üzerinden gideceğim.
Esenboğa protokol yolu üzerinde Pursaklar ve Sarayköy mahallesi arasında yer alan Endemik Vadi’de bir ata tohumu projesi mevcut.
Gittim, yerinde inceledim. Projenin lokomotifi Yüksek Ziraat Mühendisi Yavuz Yalım Beyefendi ile özel bir röportaj yaptım.
Projenin 2 seneyi aşkın bir süredir devam ettiğini söyleyen Yavuz Bey, hedeflerinin ülkemize ait tohumları vatandaşa anlatabilmek ve Türk topraklarına ait tohumların yok olma ihtimalini ortadan kaldırmak olduğunu kaydetti. Dışa bağımlılığın önüne geçebilmek için bunun kritik olduğunu söyledi. Türk topraklarındaki ata tohumları en az iha ve sihalar kadar önemlidir diye de ekledi.
Endemik Vadi halihazırda Pursaklar Belediyesi tarafından hem maddi hem manevi anlamda büyük destek görüyor. Öğrendiğim kadarıyla ata tohumu bahçesi ile ayrıca ilgileniliyormuş. Sahadaki çalışanların raporlarına devamlı olarak olumlu geri dönüşler geliyormuş. Sevindirici.
Ata tohumu bahçesinde 150 farklı çeşit domates var. Bunların büyük bölümü kendi coğrafyamızın mahsulü. Geri kalanlar da ülke dışındaki verimli alanlardan, sürdürülebilir tohumlar arasından seçilmiş.
Domatesten gayrı 25’den fazla biber çeşidi var. Siyah biber, acı biber, kuru biber, Arnavut biberi diye gidiyor. 5 farklı çeşit patlıcan, kavun, karpuz, salatalık, fasulye, barbunya, bezelye ve mısır... Liste uzuyor. Yazdığım sebze-meyvelerin hepsi de ata tohumu ürünü. Büyük kısmı bizim coğrafyamızdaki ata tohumlarından.
Ayrıca bir bilgi daha öğrendim.
Sonbahar geldiğinde vadide büyük bir tohum takas şenliği yapılıyormuş. İnsanlar Pursaklar’a gelip ellerindeki tohumları Endemik Vadi yönetimi ile takas ediyormuş. Bu hem bizim hem de sade vatandaş için çok kıymetli diyor Yavuz Bey. Yaşanan el değiştirmenin değerinden bahsediyor.
Son tahlilde gidip gördüğüm ve sahadaki uzmanından dinlediğim ata tohumu bahçesi beni pek mutlu etti. Ankaralı vatandaş burayı görsün isterim.
Ellerindeki genetiği değiştirilmemiş tohumları ziyaretçiler ile ücretsiz paylaşıyorlar. Aklınızda bulunsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.