Türk Tabipler Birliği; TTB.

Bir meslek örgütü!

Kendi tabirleri ile “Türkiye’deki hekimlerin örgütlü sesi”.

1953 yılında İstanbul’da kurulmuş, 

“*Türkiye halkının sağlığını korumak, geliştirmek ve herkesin kolay ulaşabileceği kaliteli ve uygun maliyetli sağlık hizmeti için çalışmak,

*Meslek ahlakını en iyi şekilde korumak,

*Tıp eğitiminin her alanında söz söylemek,

*Hekimlik mesleğinin çıkarını her platformda dile getirmek,

*Mesleğin, üyelerinin maddi, manevi haklarını korumak için…”

1983’ten sonra Ankara’ya taşınmış.

Hekim sayısının 100’ü aştığı 65 ilde yerel örgütlenmesi var. Türk Tabipleri Birliği’ne üye olmak bu odalardan birine başvurmakla mümkün.

Bu odaların yönetim kurulları üyeler tarafından doğrudan seçiliyor, üye sayısı ile orantılı olarak 5-7 kişilik yönetim kurulları belirleniyor. Yönetim Kurulu yanı sıra disiplin konuları ile ilgili Onur Kurulları, özellikle mali denetimi yapan Denetim Kurulları ve merkez organları seçen "delegeler" yerel örgütlenmenin parçaları.

İki yılda bir Haziran ayında yinelenen seçimlerle göreve gelen yerel kurullardan delegeler; yine iki yılda bir 11 kişilik Merkez Konseyi, Onur Kurulu ve Denetleme Kurulu üyelerini seçiyor.

*** 

TTB özetle böyle bir örgüt; doktorların meslek örgütü iken, Yönetimi’nin sürekli ideolojik açıklamalar yapması, sık sık “devlet ve ordu karşıtı” çıkışlarda bulunması nasıl bir şey, anlayan var mı?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hasta yatağında “beni onlara emanet edin” dediği Türk hekimlerimizi bu TTB Yönetimi temsil ediyor olamaz.

Son olarak Başkanları Şebnem Korur Fincancı tarafından “kimyasal” iddiası ortaya atıldı.

İlgili tüm resmi makamlarca bu iddianın gerçek dışı olduğu, TSK’ya alçakça bir iftirada bulunulduğu açıklandı. 

Yargı da harekete geçti ve Fincancı hakkında soruşturma başlatıldı. TTB Başkanı şimdi ''terör örgütü propagandası yapmak"tan tutuklu. 

Resmi açıklamaların doğruluğu konusunda zerre şüphem yok. Sözkonusu ABD ordusu değil, İsrail ordusu değil, Rus ordusu değil; Türk ordusu Türk. Bu konuda izaha bile gerek yoktur.  

Peki ya doktorlarımızın; onların şüphesi mi var ki, mensubu oldukları TTB Yönetimine tepki göstermiyorlar?

Gösteriyorlar da biz mi göremiyoruz? 

Yoksa doktorlarımız böyle mi düşünüyor; göz bebeğimiz TSK’nın terörle mücadelede kimyasal silah kullandığına mı inanıyorlar? 

“Doktorlarımız” diyorum çünkü açık kaynak verilerine göre, ülkemizdeki hekimlerin yüzde 88’i TTB’ye üye. Bu yaklaşık 100 bin doktor demek.

Tepe yöneticilerinden sürekli devlet ve ordu karşıtı açıklamalar gelirken, bunca doktorumuz TTB’de nasıl üye kalabiliyorlar?

Bildiğim kadarıyla, Türk Tabipleri Birliği’ne üyelik serbest çalışan hekimler için zorunlu olmakla birlikte, kamuda çalışan doktorlar için böyle bir zorunluluk yoktur. Devlet hastanelerinde çalışan doktorların kendi inisiyatifinde, TTB’ye üye olmak, üyelikten çıkmak. En son ki “kimyasal” iftirası öncesi TTB’nin 100 bin üyesinden 50 bini kamuda çalışan doktorlardan oluşuyordu. 

Çok merak ediyorum, bu son iftira karşısında TTB’deki üyeliğinden ayrılan kaç doktorumuz oldu; bu 50 bin üyede ne kadar eksilme oldu?

Doktorlarımıza böyle yöneticileri yakıştıramadığımdan bu sorgulamayı yapıyor ve bir çağrıda bulunmak istiyorum:

“Giderlerse gitsinler” ifadesi nasıl yanlış idiyse ve sizler bu ifadeden duyduğunuz rahatsızlığı nasıl hissettirdiniz ise, şimdi yanlıştan da öte ihanete varan bu çıkış bizzat kendi sivil yöneticileriniz tarafından yapılmaktadır.

TTB Yönetimi gücünü siz üyelerde, böylesi ağır iftiralar atabilme cüretini de bu güçte buluyor.

Siz yoksanız TTB de yok.

TTB Yönetimi’nin tamamen ideolojik bu çıkışlarına katıldığınıza inanmıyorum. 

Lütfen TTB üyeliğinden ayrılarak, tepkinizi ortaya koyun.

Bunu yapın ki, üyeliğiniz daha fazla istismar edilemesin, sizler de zan altında kalmayın.